p ; 4

1.1K 93 40
                                    

sellaam bolumleri severek yazdigim icin aralarda sizin de yorumlarinizi gormeyi cok bekliyorum o yuzden sinir koymaya karar verdim normalde sevmem boyle seyler ama hem siz eglenin hem de ben egleneyim istiyorum sinir dolsun diye rastgele atilan yorumlari da saymayip gormezden gelecegim 🥹
sinir: 15 yorum

Sabah telefonun çalışına uyandım. Gözümü bile açmadan ilk telefonu açınca ağızımdan 'hm' tarzı bir mırıldama çıktı. ''Merhabalar, Nilsu Hanım ile görüşüyorum değil mi?'' Anında gözlerim fal taşı gibi açılırken doğruldum ve boğazımı temizledim. ''Evet, buyrun?''

Karşıdan gelen kadın sesi konuşmaya devam etti. ''Ben iki gün önce getirmiş olduğunuz CV üzerine arıyorum. Adaylarımız arasından sizi kalite farkı ile tercih etmek istedik. Eğer müsaitseniz bu akşam sizi maça davet etmek istiyoruz.'' Derin bir nefes verip bunun da kesinleştiğini bilerek rahatlamayla cevap verdim. ''Tabi ki, gelirim.''

''Maçın iki saat öncesinde, yani altıda, tasarım konusunda ekibimiz ile bir toplantı yapılacak. Orada fikirlerimizi size sunacağız.'' Gözlerimi ovuşturup telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve saate baktım. On iki olduğunu görünce az kalsın küçük dilimi yutuyordum. Tekrar telefonu kulağıma dayadım. ''Tabi. Çok iyi olur.''

Kısaca vedalaşmayı gerçekleştirip telefonu kapattım. Bu saate kadar uyumanın beni nasıl profesyonel olmayan bir şekilde gösterdiğini düşünerek banyoda elimi yüzümü ve kendimi yıkadım.

Mutfakta kahvaltımı yaparken bir yandan televizyon izliyor, bir yandan da boş bir kağıda akşam konuşacağım detayları ve aklımdaki tasarımların taslaklarını not alıyordum.

Hala yeni sezon formamı almamıştım. İnce sportif bir crop giyip formayı alınca üzerime geçirmeyi düşündüm.

Saat ikiye gelirken halletmem gereken işler olduğundan bol, siyah bir pantolonun üzerine dediğim gibi bir crop giydim ve makyajımı yaptım. Arabanın şarjı yavaştan bittiği için ilk işim onu doldurmak olacaktı. O yüzden en yakın benzin istasyonuna gelip elektrikli araçlar için ayırdıkları yere yanaştım. Yarım saat boyunca arabada iPad'e çizimler yaptıktan sonra şarjın fullendiğini görüp oradan çıktım.

Uzun zaman sonra Fenerbahçe maçına gidecek olmak beni çok heyecanlandırıyordu. Özellikle eski taraftar ruhu geriye geldiği için maçtan çok taraftarı izlemek istiyordu insan.

Öğrenci zamanlarımda çizim yapmak için durmadan gittiğim ve neredeyse kimse tarafından bilinmeyen küçük bir parka doğru sürdüm. Çevresindeki halk bile bu parkı kullanmıyordu ama asıl huzur buradaydı. Yemyeşil ağaçların tepesindeki kuşların cıvıl cıvıl sesi hala aynıydı. Manzarasını söylemiyorum bile...

Hep sırtımı yasladığım o ağacı gördüm. Yüzümü istemsizce bir gülümseme alınca eski günlerdeki gibi sırtımı yaslayıp çizime koyuldum.

Kaç saat geçti bilmiyorum. Telefonum çalınca yapmaya başladığım belki de onuncu tasarımdan kafamı kaldırdım. İrfan Can arıyordu. ''Alo, nerdesin?'' İrfan burasını biliyordu. O yüzden kısaca ''Hep çizim yaptığım yerdeyim.'' dedim. Güldü. ''Vay be. Kim bilirdi o küçük, cılız kızın yıllar sonra aynı yerde Türkiye'nin en büyük kulübü Fenerbahçe için forma tasarımı yapacağını. Evet. Söylemedin ama ben öğrendim. Ne zaman geliyorsun?''

''Şimdi kalkıyorum.'' dedim ayağa kalkıp üzerimi silkelerken. ''Ama ilk önce stadyumun altındaki Fenerium'a uğramam lazım.''

''Tamam. Biz de yavaştan toplanmaya başladık. Gelince yazarsın bana.'' Onu onayladım ve arabama doğru yöneldim. Son bir kez daha bana huzur veren o yere bakıp stadyuma doğru yola çıktım.

tell me ; dušan tadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin