p ; 11

1.1K 77 65
                                    

sınır: 40 oy

''Ne oluyor burada?''

Elimi hızla Dusan'ın göğüsünün üzerinden çektikten sonra onun eli boşlukta kaldı. İrfan Can'a açıklama yapmak zorunda değildim tabi ki ama en yakın arkadaşım olduğunu ez geçmemeliydim.

''Bir şey yo-''

''Nilsu'yu seviyorum.''

Kafamı şaşkınlıkla ona çevirdim. Kararlı bir şekilde İrfan'a bakıyordu. Bunu açık bir şekilde bile bana söylememişti ve bu zaten hızlı olan kalbimin daha çok çarpıntı yapmasına sebep oldu.

"Dusan," dedim sessizce, uyarır bir şekilde. Hızla gözlerini bana çevirdi. "Saklamama gerek yok Nilsu. O gelmeden önce de sana bunu söyleyecektim zaten."

İrfan'ın bize doğru yürüdüğünü duyunca tekrar ona döndüm. Arkadan da Ceren çıkmış şaşkınca bahçe kapısında bekliyordu. Arkadaşım, Dusan'ın tam önünde durdu. Birbirlerine gözlerini bile kırpmadan bakışlarına şahit oldum.

''Nilsu isterse ben tabi ki karışmam ama iş arkadaşım olduğunu ve Nilsu'nun benim için her şeyden daha değerli olduğunu unutma Dusan.'' dedi İrfan Can. Dusan'ın saliselik bir gülümsemesini yakaladım.

En sonunda İrfan bana döndü. Gözlerinde 'bunu bana neden anlatmadın' tarzında bir hayal kırıklığı gördüm. Ayrıca tesislerde buluştuğumuzda ona, 'Dusan ile aramızda bir şey yok. Ki olsa, ilk bilen kişi sen olursun.' dediğimi de hatırladım. Hala Dusan'ın doğru adam olup olmadığını sorguluyordu ve saçımın bir teline bile zarar gelmesini engellemek istiyordu. Haklıydı. Babama söz vermişti.

''Konuşalım.'' dedim İrfan Can'a bakarak. Başını salladı ve son kez Dusan'a bakıp beni takip etti. Onu çalışma odama soktum ve kapıyı kapattım. Direkt söze girdi. ''Onu seviyor musun?''

Derin bir nefes vererek belimi masama yasladım. ''Sevmiyorum dersem ne yapacaksın?''

Güldü ve sırtını kapının hemen yanındaki duvara yasladı. ''Güzelce kendi evimde misafir edeceğim. Güzelce.'' Ben de gülüp başımı iki yana salladım. Sonra yere bakıp dalar gibi oldum. Seviyor muydum? Bana bir adım attığında ona iki adım atıyor, minicik dokunuşunda her tarafımın alev almasına izin veriyor, kahvaltı hazırlarken saatlerce onu izleme isteği ile kıvranıyor, Fifa'nın yanında bana yüzlerce oyun öğretmesini istiyordum. Ama sadece gülümseyerek İrfan Can'a dönüp, ''Seviyorum.'' diyebildim.

Gözleri yüzümü taradı. Daha fazla kelimeye gerek var mıydı? Gözlerimde bir şey görmüş olacak ki gülümseyerek yanıma yaklaştı ve bana kocaman sarıldı. ''Bu olayın bu kadar duygusallaşmasına gerek yok. Ama gözlerindeki ışıltının sebebi bu adamsa, doğru adamdır.''

Saçlarımın üzerine küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. ''Hadi, içeriye geçelim.'' demesi ile kafamı sallayıp odadan çıktım.

Ceren bahçeye geri dönmüş olmalıydı. Dusan ise kendini mutfak adasına yaslamış, iki kolunu da birbirine bağlamış bir şekilde düşünceli düşünceli yeri izliyordu. Bizim çıktığımızı görünce kafasını bize çevirip doğruldu. Direkt bana bakıyordu.

''Konuşalım.''

''Konuşalım.''

Birbirimize söylediğimiz tek kelimelik cümleden sonra İrfan Can usulca aradan kaydı ve bahçeye geçti. Kafam ile çalışma odasını gösterdim ve kapıdan girdim. Arkam dönük bir şekildeyken Dusan içeriye girip kapıyı kapattı. ''Ne düşünüyorsun?'' diye sordu. Uzatanı ve uzatmayı sevmezdim. Ben de uzatmadım ve ona dönüp, ''Seni seviyorum.'' dedim.

tell me ; dušan tadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin