p ; 14

1K 79 46
                                    

sınır: 45 yorum
sınır dolmadı ama yine de bölüm atasım geldi çünkü yanlışlıkla hızlı yazdım🥹🤌🏻

Hastanenin aşina olduğum koridorlarına girince daha kötü hissetmiştim. Doktorun içeriden çıkmasını beklerken aklımda dolanan binlerce düşünceyi yok edemiyordum.

Takım hala maçtaydı ve bittiğinde İrfan Can ve diğerlerinin buraya damlayacağını biliyordum. O yüzden şu an Dusan'ı bekleyen tek ben vardım.

Genç ve uzun boylu bir doktor içeriden çıkınca ağlamaktan şişen gözlerimi sildim ve ayağa kalkıp yanına yürüdüm. "Nilsu Hanım, değil mi?" Kafamı sallayarak onu onayladım.

"İlk önce geçmiş olsun. Ciddi bir şey yok. Gereken bilgiyi Dusan Bey odaya geçtiği zaman size vereceğim." Kafamı sallayıp onu onayladım. "Tekrardan geçmiş olsun." diyerek yanımdan ayrıldı.

Derin bir nefes alıp sandalyelere oturdum ve kafamı iki elimin arasına aldım. Saçlarım iki yanımdan dökülüp yüzümü kapatmıştı. Hastanelik olan her olayda ailem gelirdi aklıma. Çok korkardım ama Dusan daha farklıydı. Dusan için korkmamıştım, korkudan delirmiştim. Kötü bir şey olmayacağını bilmeme rağmen o korkuyu, o dehşeti parmak uçlarıma, saç diplerime kadar yaşamıştım. Ona bir şey olacak düşüncesinin, onu kaybedeceğim düşüncesinin beni yiyip bitirdiğini tam olarak burada anlamıştım.

Oda numarasını resepsiyondan öğrendim ve üçüncü kata çıktım. Dakikalar sonra Dusan'ın odasından çıkan hemşireleri gördüm. Bana gülümseyip "Geçmiş olsun, odaya kendinizden başka kimseyi sokmayın lütfen." dediklerinde ben de onlara gülümseyerek 'tamam' anlamında kafamı hafifçe eğdim.

Elim kapı kolunu tuttu ama açmak için birkaç saniye bekledi. Karşılaşacağım görüntüyü düşünerek kapıyı açtım. Dusan kafasına sarılı olan beyaz bez, sağ koluna takılmış serum ve belli bir aralıkta öten monitörün sesi ile yatakta masumca uyuyordu. Bu görüntü yüzünden gözlerimin dolmasını engelleyemedim.

Burnumu çekip sessiz adımlar ile yanına ilerledim. Köşedeki sandalyeyi çekerek ona göre onun sağına oturdum. Hareketsiz eline ellerimi değdirirken gözlerimden akan yaşa engel olamamıştım. Bunu annem ve babamda da yapmak istemiştim. Son kez ellerini tutmak, annemin yumuşak, babamın nasırlı parmaklarında dolaşmak...

Dusan'a bir daha baktım. Acaba hissediyor muydu elimi? Acaba annem ve babamın da elini tutabilseydim beni hissederler miydi?

Yutkundum. Gece uyumak istemediğimden dolayı kahve almak için kafeteryaya inecektim. Çantamı koltuğun üzerine bırakıp yanıma biraz para aldım ve odadan çıktım.

Koridorda üç adım anca atmıştım ki tanıdık bir yüz ile karşılaştım. İnternetten aratıp karşılaştığım yüzün tam kendisiydi bu, Dragana. Yanında da oldukça yaşlı gözüken bir adam ve bir kadın vardı. Anne ve babası olmalı diye düşündüm ama onların bugün gitmesi gerekmiyor muydu?

Odadan çıktığımı gördüklerinde karşımda durdular. ''Sen o kızsın.'' dedi Dragana. Kaşlarımı hafifçe çatıp ona baktım. ''Merhaba, ben Dragana. Dusan'ın eski eşiyim.'' dedi ve elini uzattı. Biraz duraksadım. Sonrasında ben de elimi uzatırken, ''Eski demek.'' dedim 'eski' kelimesini bastırarak. ''Ben de sevgilisiyim. Memnun oldum.''

Yanındaki kadın da gülümseyip elini uzattı ama kızarmış gözleri ağladığını belli eder nitelikteydi. ''Anja ben. Dusan'ın annesiyim'' Gülümsemedim ama saygıyla elini tutup ''Memnun oldum.'' dedim. ''Anne kendini tanıtmana bile gerek yok.'' diye mırıldandı Dragana. Anja ona dönmeden, ''Anne dememe konusunda anlaşmıştık.'' dediğinde dağınık saçlı kadın bozuldu.

tell me ; dušan tadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin