Hazırladığım kahvaltı tepsisini güzelce süslemiştim. Süslemek dediğim de Dusan'ın geçen yemeğimin üzerine yaptığı şekil gibiydi işte. Benzerini tost ile yapmıştım ve gayet tatlı duruyordu.
Bugün tam zamanlı olarak tasarımlarıma odaklanmam gerekiyordu çünkü uzun zamandır çok boşlamıştım. Ama takım da gelebilirdi. O yüzden en azından onlar gelene kadar birkaç tasarım bitiririm diye düşünüyordum.
Dusan'ın odasının kapısını açarken dirseğimden yararlandım. İçeride bıraktığım gibi mışıl mışıl uyuyordu. Yüzümde hafif bir gülümseme ile yanına ilerledim. Tepsiyi komidinin üzerine koyup yatağın ucuna oturdum. Yan dönmüştü. Bir elini yanağının altına koymuş, diğer eli de benim kalktığım boşluğun üzerinde öylece duruyordu. Uyandırmaya kıyamayarak onu bu şekilde saatlerce izleyebilirdim.
Elimi saçlarına götürüp sargı bezinin üzerinden okşadım. Artık bu evde kalacak olması çok garip ve heyecan verici geliyordu. Yıllardır evimi kimse ile paylaşmamıştım. Aslında hiç paylaşmamıştım. Yine bir şeylerde ilkim olmayı başarıyordu.
''Böyle devam edersen uyanmamak üzere uzun bir uykuya dalarım.'' dediğinde irkildim. Elimi kendime çekerken o da gözlerini aralamıştı. ''Uyanık mıydın?'' diye sordum. Gülümsedi ve yeni uyandığı için boğuk ve normalden bir tık daha kalın çıkan sesi ile, ''Yeni uyandım.'' dedi.
''Kahvaltı hazırladım. Birkaç gün sana iyi bakmak gerek.'' diyip komidindeki tepsiyi kucağıma aldım. Tabaktaki tostun şeklini gördüğünde gülümsemesi büyüdü ve doğrulup yatak başlığına yaslandı. ''Yine kapmışsın benden bir şeyler.'' Kaşlarımı kaldırıp 'Aynen, aynen. Al şimdi şunu.' der gibi kafamı sallayarak tepsiyi onun kucağına bıraktım.
''Sen yemiyor musun?'' dedi tabağına bakarken. ''Sana hazırlarken yedim ben.'' dedim. Yatağın orta kısmına doğru oturup odada gözlerimi gezdirdim. ''Burasını istediğin gibi dizayn edebilirsin. Hatta koridorlara falan tablon varsa asabilirsin. Sonuçta senin de evin oldu burası artık.'' Ağızındaki büyük tost parçası ile benim gibi odada gözlerini gezdirdi.
''Seninle aynı odada kalmak isterdim ama artık o da birkaç ay sonra, ne yapalım...?'' Ona döndüm ama o yuttuğu lokmanın yerini ağızına götürdüğü tosttan büyük bir ısırık alıp doldururken bana bakmıyordu. Ne demek istediğini anlamıştım sanırım, yani umarım. Ya da... neyse.
Tabak bittiğinde tepsi ile birlikte ben de kalktım. ''Biraz daha uzanacak mısın yoksa aşağı mı geleceksin?'' Ayağa kalktı ve karşımda durdu. ''Gelirim.''
Birlikte merdivenlerden indik. O salonda televizyonu açıp otururken ben de çalışma odamın kapısını açık bırakarak hem televizyonu dinleyip hem de tasarımlarımı yaptım.
Saat dörde gelirken odama çıkıp giyindim. Sonbahar geldiğinden üzerime fazla kalın olmayan bir ceket almıştım. Merdivenlerden inip Dusan'a seslendim. Salonda yoktu. Bahçenin sürgüsünü açıp oraya baktığımda ise köşede yavru bir kedi ile ilgilendiğini gördüm. Bahçe kapısının sesini duymuştu ama buraya bakmayıp kucağındaki kediyi kendisine bakması için zorluyordu.
Kedi kucağında ne kadar da küçük kalmıştı. Boşuna o kucakta rahat etmiyordum, beş yıldızlı oteldi mübarek.
''Ben kumaş almaya gidiyorum. Bir saate kadar gelmiş olurum.'' dedim. Kediyi taklit ettiği miyavlamalarının arasından ''Tamam.'' diye mırıldandı. Ben de evden çıkıp elimde tuttuğum küçük kumaş parçaları ile kaliteli kumaşların satıldığı ünlü mağazaya gittim.
Dediğim gibi tam bir saat sonra dolu iki poşetle evin kapısını açtım. İçeriye girip ellerim dolu olduğundan ayağımla kapıyı kapattım. ''Sana hasta emanet ediyoruz, sen gezip geliyorsun.'' diyen Mert Hakan abi ile yerimde sıçradım. Gözlerimi sıkıca kapatıp kendime gelmeyi beklerken, ''Sinsi sinsi gelip niye kızı korkutuyorsun abi?'' diyen Ferdi'yi duydum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
tell me ; dušan tadić
FanfictionÜnlü tasarımcı Nilsu, uçakta yaşadığı küçük tartışmanın baş karakterini bir daha görmemek için dualar ederken o, tam burnunun dibinde bitmişti. Enemies to Lovers 🫡