p ; 16

771 59 51
                                    

yorumlarinizi unutmayin lutfenn sacma da olsa ara ara yorum yapin ki eglenelim ZHWBZJNWFOWNDOLDKNSKW

iki gün sonra,

''Hadisene Dusan! Alt tarafı formanı giyeceksin." Bunu derken bir yandan da boydan aynanın önünde giydiğim formayı düzeltiyordum.

Dusan'da kadınlar gibi üç saatte hazırlanıyordu mübarek. Çuval giyse bile yakışacak olan bir adamdı ama.

Merdivenlerden jilet gibi krem rengi takım elbisesini giymiş, saçlarını eli ile düzelterek indiğini görünce nutkum tutulmadı desem yalan söylemiş olurdum. Oysaki sadece maça gidiyorduk.

"Takım elbisesi niye giydin?" diye sordum karışmış aklım ile şaşkınca. Gülümseyip yanağıma bir öpücük bıraktı ve arkamdan aynaya bakarken, "Takım elbisesi ile daha iyi hissediyorum." dedi. Asık sıratım ile aynanın önünden çekilip onun kendisine boydan bakmasını sağladım. Yakışıklı olmuştu. ''Söyleseydin abiye giyerdim.'' dedim. Bana yandan bir bakış attı.

Fenerbahçe atkısını onun boynundan sallandırdım. Bir tane de kendime taktım ve gururla gülümsedim. "Çok iyi oldu."

Bugün Fener maçı vardı. Dusan bir maçlık dinlenme aldığı için hem ilk on birde hem de yedeklerde yoktu. O yüzden birlikte maçı locadan izleyelim istemiştik.

Onun arabasına binip kapıyı kapattım. Sürücü koltuğuna kurulurken anında kemerini takmıştı. Yüzümdeki küçük gülümseme ile birlikte ben de kemerimi taktım.

Stadyum girişleri kalabalıktı. Dusan elimi tutup beni girişlere doğru götürürken çoğu taraftarın radarına yakalanmıştık. Dusan sabırla imzalarını atıp fotoğraf çekindi ve taraftarların kısa sorularına cevap verdi. Ben de gülümseyerek onları izledim.

Özel girişten girdiğimizde ''Gelmeden önce bu kadar sevileceğimi bilmiyordum.'' dedi. ''Sevilmesi gereken adamı severiz.'' dedim ben de ve koluna girdim. Kolundaki elimi tuttu. Locaya giderken birkaç kişiyle daha selamlaştık.

Sahaya çapraz bakan bir yerdeydik. Sağ ve sol hep taraftar kaplıydı. Maçın başlamasına da çok yoktu. O yüzden ikimiz de balkon tarafına oturduk. Aniden yükselen uğultulu taraftar tezahüratı yüzünden kafamı telefonumdan kaldırıp sola, kale arkası tribününe baktım. Bize doğru dönmüşler, Dusan'a seslenmeye başlamışlardı. Kocaman gülümsedim. Dusan'da onlara elini salladı.

Maç başladığında o oturduğu yerden maçı izlerken ben, taraftarların besteleri ile atkımı sallayarak ayakta maçı takip ediyordum. Arada bir Dusan'a dönüp onu da hareketlendiriyor, besteyi söylemesine yardımcı oluyordum. Bilmiyordu tabi ki ama öğrendirdi.

Maçı üç bir kazanmıştık. O yüzden mutlu bir şekilde mırıldana mırıldana locadan çıktık. ''Sen arabaya geç, ben bir soyunma odasına uğrayayım.'' dediğinde kafamı salladım. Bana arabanın anahtarını bıraktı.

Dışarıda taraftarlar bağıra bağıra tribünlerde olduğu gibi bestelerine devam ediyordu. Ben de kısık sesle onlara eşlik ederek arabaya bindim. Telefonumu açtığımda karşıma kapatmadığım sekme çıktı. Versace markasının düzenlediği, yarışma gibi ama tarzının daha farklı olduğu bir etkinlik vardı. Eski koleksiyonlarımızı gönderiyorduk ve elenenlerin dışında iki kişi seçilip yeni koleksiyonlarına bakılarak ona göre seçim yapılıyordu. Yani sadece o iki kişi arasına girerseniz yeni koleksiyonlarınızı gönderebiliyordunuz. Öncesindeki elemeler çalışılan yerlere, koleksiyonlara, kısacası CV'nize göre değişiyordu.

Buna katılacaktım ve başvuru yapmıştım bile. Koleksiyonumda sadece üç parça eksikti. Onları da tamamladıktan sonra eğer ilk ikiye seçilirsem bu hazırladığım yeni koleksiyonumu markaya gönderecektim.

tell me ; dušan tadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin