"Hastanın durumu kritik, yoğun bakımda tutacağız."
Beynimden aşağı kaynar sular dökülüyormuş gibi hissettim. Kalbimin tam orta yerine saplandı bu cümle.
"Nasıl yani? Uyanmayacak mı?" diye sordum titreyen sesimle.
"Bilemiyoruz Kerem Bey. Belli bir süre uyanamayabilir."
"Ne kadar süre?" dedim dolan gözlerim ve neredeyse çıkmayan sesimle.
"Belki bir gün, belki bir hafta, belki bir ay. Son yediği bıçak darbesi kötü olmuş. Çok fazla kan kaybetmiş, beyni biraz oksijensiz kalmış bu yüzden. Belki beyin hasarı bile oluşabilir. Her türlü duruma hazır olmak zorundayız."
Beyin hasarı mı?
Başımın döndüğünü hissettim, hemen ardından da bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı. Yere yığıldım. Ne ağlayabiliyor ne konuşabiliyor ne de tepki verebiliyordum.
Aklımda sadece güzelim vardı.
Gözlerimden birkaç damla yaş geldiğinde daha fazla dayanamadım. Kendimden geçmiş bir şekilde ağlıyordum. Haykırmaya, debelenmeye başladığımda kendimi kontrol edemiyordum. Ona dokunamayacağım, onunla konuşamayacağım düşüncesi tüm beynime hakimiyet kurmuştu.
Oysa daha yeni kavuşmuştuk biz birbirimize. Şimdi olur mu böyle ayrılık?
"Kerem Bey, iyi değilsiniz. Gelin sakinleştirici yapalım." diyerek beni ayağa kaldırmaya çalışan doktoru ittirdim.
Ben sakinleşmek istemiyordum, ben Lâlimi, güzelimi istiyordum. Beni ancak o sakinleştirebilirdi.
"Kerem!" diyerek yanıma geldi Barış.
"Kerem hadi doktoru dinle lütfen."
"Barış, ben sakinleşmek değil Lâli istiyorum! Lâli istiyorum anladın mı!" dedim umarsızca bağırarak.
"Kerem, emin ol Lâl de seni bu halde görmek istemezdi." diyerek yanıma çöken İpeğe baktım sonra.
"Niye geciktin İpek?" dedim titreyen sesimle.
İpekse sorum karşısında afallamış başını öne eğmişti.
"Kerem, hadi lütfen." diyerek beni ayağa kaldırmaya tekrar çalışan Barışı sertçe ittirdim.
Tam bu sırada kolumda ufak bir acı hissettim. Sağıma döndüğümde elinde iğne olan hemşireyi gördüm.
Yavaş yavaş kendini bırakan vücudumla sakinleştirici yaptıklarını anlamıştım.
Ağlamam dinginleşirken kendimi daha çok bıraktım.
Barış ve İpek beni kaldırarak bir odaya getirdiler. Daha fazla dayanamayan göz kapaklarım kendini bırakırken hâlâ aklımda Lâl vardı.
___
2 Gün Sonra
"Kerem yesene."
Cevap vermeyip öylece masaya bakmaya devam ettim.
Barış da sıkıntıyla sesli bir nefes verdi.
"Kerem doğru düzgün bir şey yemiyorsun. Hasta olacaksın, o seni böyle görmek istemezdi."
O yine aklıma geldiğinde istemsizce gözlerim doldu.
"Tamam yiyeceğim." dedim sessizce.
Önümdeki çorbayı yavaş yavaş kaşıklayıp içtiğimde daha fazlasına yerim yoktu. Midem bulanıyordu çünkü.
Onsuz yediğim her yemek, içtiğim her su ve aldığım her nefes canımı yakıyordu.
"Barış ben hastaneye gitmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimden Tenime | Kerem Aktürkoğlu
Fanfic"Lâl! Lütfen vur beni bitsin!" diyen Kereme baktım yerde yatarken. "Kerem ne saçmalıyorsun sen?" diye sordum zar zor konuşurken. "Böylesi ikimiz için de daha iyi olacak. En azından senin ellerinden öleceğim." Bu hikayedeki kişi ve kurumların gerçek...