Duştan çıkmıştı. Saçlarını kurutmakla uğraşmak istemiyordu. Lavabodan çıktı. Seungmin uyuyordu. Çok güzel uyuyordu. Üstüne ceket aldı ve yatağın diğer tarafına yattı. Ona doğru döndü ve ona bakmaya başladı. Kapalı bile olsa gözleri, yastığa değince hafif şişen yanağı, saçları, teni, her şeyi... Her şeyi ile istiyordu Seungmin'i, Chan.
---
Chan, derin uykusunun ortasında kaybolmuşken, bir şeyin varlığını hissetmeye başladı. Yavaşça gözlerini araladı ve karanlık odada Seungmin’i gördü. O, yan tarafında huzurla uyuyordu; yumuşak nefes alışı ve yanaklarındaki tatlı pembelik, Chan’ın kalbinde bir sıcaklık uyandırıyordu. Seungmin’in narin yüz hatları, karanlıkta bile parlıyordu. Gözleri, kapalı olsa da onun yanında olmanın getirdiği bir mutlulukla doluydu.
Seungmin’in yanındaki bu an, tatilin başından beri hissettiği karmaşık duyguları tekrar alevlendirdi. Zayıf ve naif bir gençti, ama Chan onu güçlü kılma arzusunu içinde taşımaktan hiç vazgeçmemişti. Bu tatil, sadece iki arkadaş olarak geçirdikleri bir kaçamak değil, aynı zamanda birbirlerine daha da yakınlaşmaları için bir fırsattı. Ama bir şey vardı; ikisi de kalplerinin derinliklerinde hissettikleri aşkı dile getirmekten korkuyorlardı.
Ona bakarken, içindeki duyguların nasıl büyüdüğünü fark etti. Seungmin, o kadar masum ve saf görünüyordu ki, Chan, ona daha fazla zarar vermekten korkuyordu. Her an yanındayken, Seungmin’in zayıflıklarıyla karşılaşmak, kalbinde bir tür koruma içgüdüsü doğuruyordu. Seungmin’in güçlü bir aşkı hak ettiğini biliyordu ama bunu kaybetme korkusu, Chan’ın kafasında sürekli dönüp duruyordu.
Düşüncelerine dalmışken, Seungmin’in elinin yanına düştüğünü fark etti. Chan, tereddütle parmaklarını onun avucuna yerleştirdi. Seungmin’in teninin sıcaklığı, Chan’ın içindeki kıvılcımı daha da körüklüyordu. O an, hiçbir şeyin önemi olmadığını, sadece Seungmin’in yanında olmanın yeterli olduğunu düşündü. Ama bu yakınlık, kalbini hızlandırıyor ve içindeki aşkın ağırlığıyla onu boğuyordu.
Kendi duygularını baskılayarak, Seungmin’in uyumasını izlemekle yetindi. Her şeyin böyle kalmasını istiyordu; ona olan hislerini saklamak, dostluğunun zarar görmemesi için en iyi yol gibi görünüyordu. Ama gecenin karanlığında, içindeki kıskançlık ve bağlılık duygusu, Seungmin’in her nefesinde daha da güçleniyordu.
Kendini tutamayıp başını yastığa koyarken, Seungmin’in gözlerinin rüyada parıldadığını hayal etti. İkisi de başka bir dünya yaratmış gibiydi; bir yandan birbirlerine karşı hissettikleri duygular, diğer yandan günlük yaşamın zorlukları arasında sıkışıp kalmışlardı. “Eğer bunu söyleyebilirsem, her şey değişebilir mi?” diye düşündü. Ancak, kaybetme korkusu tekrar devreye girdi.
Yavaşça Seungmin’in yanına doğru kaydı, ona daha da yakın olmak istiyordu. İçindeki bu yoğun bağlılık, adeta bir ateş gibi yanıyordu. Yavaşça elini Seungmin’in elinin üzerine koydu ve o an, bir an için her şeyin mükemmel olduğunu hissetti. Belki de aşk, bu kadar basitti; sadece yan yana olmak ve birbirlerinin sıcaklığını hissetmekti.
Gözlerini kapatırken, Seungmin’in yanında geçirdiği her anın değeri, içindeki bu karmaşık duyguları daha da derinleştiriyordu. Birlikte geçirdikleri zamanın sadece bir arkadaşlık olmadığını biliyordu. Seungmin’in yanında olmak, Chan için her şeyden daha fazlasıydı. Ama bu aşkın ne olacağını kestirmek zorundaydı; bir tarafa atılan adım, her şeyin değişmesine neden olabilirdi.
Sonunda, bir gün birbirlerine bu hislerini açmaları gerektiğini düşündü. Ama o gün gelene kadar, Seungmin’in yanında olmaktan ve bu aşkı saklamaktan başka çare yoktu.
♪♪♪
Chan, güneş ışığının odaya girmesiyle uyandı. Gözleri, yanında yatan Seungmin’in huzurlu yüzüne takıldı. O an, Seungmin’in yanında olmanın verdiği mutluluğu düşündü. “Uyanma vakti,” dedi kendi kendine, ama bu düşüncesini yüksek sesle dile getirmekten çekindi.
Seungmin, hafif bir sesle uyanmaya çalıştı. “Neden bu kadar erken? Daha uykum var,” diye mırıldandı. Gözlerini araladığında, Chan’ın kendisini izlediğini fark etti.
“Çünkü seni izlemek çok keyifli,” dedi Chan, samimi bir gülümseme ile. “Sana bir şey söylemem gerek, uykuda bile çok güzelsin.”
Seungmin, Chan’ın sözleri karşısında utançla yüzünü çevirdi. “Lütfen öyle deme,” dedi, sesi hala titrekti. “Sadece sıradanım.”
“Sen sıradan değilsin, Seungmin,” diye yanıtladı Chan, ona daha da yakınlaştı. “Sana olan hislerimi biliyorsun. Seninle olmak çok özel.”
Seungmin, Chan’ın gözlerinin içine bakmaktan kaçındı ama kalbindeki sıcaklık her geçen an artıyordu. “Ben… benim için de öyle,” dedi, fısıldar gibi. “Ama korkuyorum.”
“Hiç korkma. Buradayım, her zaman yanındayım,” dedi Chan, Seungmin’in elini nazikçe tutarak. O an, Seungmin’in içindeki korkular biraz olsun azaldı.
♪♪♪Sizleri Seungmin'in Rüya Âleminden Ayırıyorum Sevgili Deliler♪♪♪
Chan, Seungmin’in huzurla uyuduğunu izlerken, bir an için hayallere daldı. Ancak, Seungmin’in derin bir uykuda mırıldandığını duydu. “Ben seninleyken asla korkmuyorum ki, Chan,” dedi Seungmin rüyasında. Chan gülümsedi ama onu uyandırmaktan kaçındı, Seungmin’in hislerini dinlemek istiyordu.
“Beni bırakma, Chan. Sana çok ihtiyacım var,” diye ekledi Seungmin, içten bir sesle. Bu sözler Chan’ın kalbini ısıttı, ama aynı zamanda bir sırrı da ifşa etti.
Bir süre sonra Seungmin, derin bir nefes alarak gözlerini açtı. Gözleri, Chan’ın onu dikkatle izlediği anla buluştu. Kalbi bir anda hızlanarak, içinde yoğun bir utanç hissetti. “Bu bir rüya mı?” diye sordu, sesi hala uykulu ama endişeli bir tonda.
Chan, gülümseyerek yanıtladı, “Hayır, buradayım. Gerçekten yanındayım.”
Seungmin, Chan’ın yanındaki gerçeği anladığında, söylediklerinin rüyasında değil, gerçekte olduğunu fark etti. Yüzü hızla kızardı. “Ben… onu rüyada söyledim sanıyordum,” dedi, sesi titrek ve mahcup bir halde. “Ya da hayal ediyordum.”
“Hayır, bunları gerçekte söyledin,” dedi Chan, gülümseyerek. “Ve ben, hislerini duymaktan çok mutluyum.”
Seungmin, bu samimi sözler karşısında daha da utandı. “Ama… ben sadece rüyada bunları söyleyebileceğimi düşündüm,” dedi, yüzü kapkara olmuştu. “Bu çok tuhaf.”
“Hiç tuhaf değil,” diye yanıtladı Chan, Seungmin’in elini nazikçe tutarak. “Benim için bu an çok özel. Seninle olmayı seviyorum, Seungmin. Bunu her zaman hissedebilirsin.”
Seungmin, Chan’ın bu sözlerini duyduğunda bir nebze rahatladı ama hala utançla boğuşuyordu. “Ben… ben de seni seviyorum,” dedi, yavaşça ama içten bir şekilde. “Ama seni bu kadar yakından düşünmek... korkutucu.”
“Hiç korkma. Ben buradayım, her zaman senin yanındayım,” dedi Chan, güven verici bir tonla. “Ve bu anı birlikte yaşayalım.”
İkisi de, kalplerinin sesini duyarken, Seungmin’in utancının yavaşça yerini sıcak bir sevgiye bıraktığını hissettiler. Chan, Seungmin’in gözlerine bakarken, ikisi arasında büyüyen duygusal bağın derinliğini hissetti. “Sana asla bırakmam,” dedi, gözlerinin içine bakarak.
Aralarındaki mesafe giderek kapanırken, Chan ve Seungmin sonunda öpüştü. O an, ikisinin de içinde sakladığı duyguların dışa vurduğu bir an oldu. Seungmin, Chan’ın sıcaklığını hissederken, içindeki korkular yavaşça silinip gitmişti.
SALUTT ASKIMLARR🥳
Fransizca giris yapmak istedim✨Ee valla opusturduk bunlari da🎀
Aklimda konu kalmadi o yuzden sanirim bi' iki gün sonra falan yb atarim insallah(灬º‿º灬)♡NEYSEE EGER YORUM ATMAZSANIZ SIZI EVRENDEN SILERIMM 🤗🤗🤭
Gorusuruzz ben biraz daha sizofren gibi atmayacagim hikayeler yazip havalara giricemm optummm 💋💋 (bunebicimdudakla)
أنت تقرأ
Silent Shout - Chanmin
أدب الهواةGeri döndüm, bitene kadar devam<3 Seungmin Üniversite öğrencisi olan 22 yaşında ve ailesi tarafından sevilmeyen, sessiz ve duygusal bir çocuktu. Okulda zorbalığa uğradığı zamanlar arkadaşları onu kurtarırdı. Felix'in tek ailesi olan Chan onu tanımad...