21. Bölüm {Bir Çift Yabancı}

254 6 8
                                    

Ellerimiz yüzümüzde buluştu, 

"Seni bırakamıyorum Kamelya..."dedi Ege tek nefeste, ve dudağıma bir buse daha kondurdu,

Dudaklarım aralandı, fakat bir şey söylemeye cesaret edemedim. Daha birkaç ay önce tanıştığım bir insanla bu kadar hızlı ilerlemek etik miydi? 

"Lütfen Kamelya, birlikte kaçalım buradan."

"Üzgünüm Ege, fakat kendimi ve seni düşünmem gerektiği kadar halkımı ve ailemi de düşünmem gerekiyor..."

"Lütfen, lütfen Kamelya, gözlerimin önünde ölmene izin veremem,"

"Ege üzgünüm, fazla hızlı davrandık. Seninle gelemem, fakat iyi olacağım merak etme. Sen ne zaman istersen gidebilirsin..."

"Kamelya, burası hiç güvenli değil. Buna izin veremem lütfen, bu gece kaçalım. Lütfen..." dedi Ege kafasını ellerimin arasından çekerken.

"Yalvarırım Ege, bir prens ve prensesten ileri olmayalım."

"İyi ama-" Ege'nin sözünü böldüm, 

"Bırakın beni prensim. Belki anlamak istemiyorsunuz ama biz bir çift yabancıdan fazlası değiliz. Lütfen çıkın dairemden ve tüm olanları unutun!"

Ege cevap vermedi, gözünden bir damla yaş süzüldü ve koşar adımlarla dairemden çıktı. O çıkarken benimde kalbimden bir damla kan aktı. İçimden bir ses peşinden gitmemi söyledi fakat artık çok geçti, her şeyi her zaman olduğu gibi mahvetmiştim. 

Bir yandan da doğru olanın bu olduğunu biliyordum, 

Yanımdaki masaya uzandım ve bir ıslak mendil çıkardım, her ne kadar istemesem de dudaklarımı silmeye başladım. Göz yaşlarım artık çeneme ulaşmaya başlamıştı. Çok büyük iki yanlış yapmıştım, birincisi Ege ile öpüşmek, ikincisi ise Ege'yi kovmaktı. Ama dedim ya, artık her şey için çok geçti...

İçimde bir boşluk hissettim, sildiğim dudaklarımdaki pişmanlığı hissettim.

Artık neye yarardı ki pişmanlık? Neyi değiştirebilirdi? Gözlerinde, dudaklarında, saçlarında, ellerinde, tüm bedeninde kaybolduğum insanın öptüğü dudaklarımı siliyordum.

Artık bir çift yabancıydık, kalbimden parçalar sökülüyordu ama bunu isteyen bendim. Üzerimde en çok da bunun pişmanlığı vardı zaten. 

Peki ya şimdi, ne olacaktı, ne yapacaktım? Artık ne eskisi kadar masum ne eskisi kadar güvendeydim. Gölgesinde kendimi güvende hissettiğim insanı odamdan kovmuş, dibinde ağladığım çınar ağacımı kesmiştim. Ne değişirdi, bu saatten sonra neyi değiştirebilirdim? 

Elime bir defter aldım ve yazmaya başladım;

"Kimi duygu çaresizdir, imkansızdır. Ben, hem bu duyguları hem de seni kaybettim sevgilim. Benim iznim olmadan hayatıma girdin ve yine benim iznim olmadan depremlerle birlikte hayatımdan çıktın. Ansızın misafir olduğun kalbimi yakarak, yıkarak çıktın. Seni kazanmıştım belki ama bir anlık aptallıkla kaybettim... Gözlerinde hayatı gördüğüm kişinin öptüğü dudaklarımı sildim ben, bedeninde kaybolduğum insanın öptüğü dudaklarımı... 

Seni öylesine garip duygularla sevdim ki... Gönlüm harlana harlana, kalbim kırıla kırıla. Kimseye anlatmadan ve sadece içimde yaşayarak. Sanki hiç gitmeyecekmişcesine bağlandım gözlerine, hiç çekmeyecek gibi tutundum ellerine... Senin için doğduğuma inanırken başkasıyla ölmeye mahkum ettim kendimi.

Sevmeyi seninle öğrenmişim meğer ben, senden önceki hayatım sevdiğimi sandıklarımla doluymuş meğerse.

Öylesine garipti ki seni sevme şeklim, güldüğünde gamzelerinde kaybolur, ağladığında göz yaşlarınla kavrulurdum, yüzüme üflediğin sigara dumanını bile, baygınken sayıklamanı bile, kasa şifreni bile seviyordum. Fakat hem seni deliler gibi seven hem de bizi yıkan ben olmuştum.

Gözlerindeki denizler sevgilim... Gözlerindeki denizlerde boğuldum ben. Bir gün boğulacağımı bile bile yüzdüm ve girdaplarına kapıldım. Denizlerinde kayboldum, girdaplarında sürüklendim ve bir daha hiç bulunamayacak bir cesede dönüştüm. Kaprislerine takıldığım bu kolay aşkımızı, oldukça zor şekilde bitirdim. Seni kovarak ve öptüğün dudaklarımı silerek...

Sahi, hiç uğraşmamıştık biz. Kolayca aşık olmuş ve kolayca girdaplarda kaybolmuştuk. Sen benim toprağıma gömülmüştün ve ben senin denizinde boğulmuştum. Kolay başlayan aşklar hızlı biter derler, hevesimizi aldık ve bir oyuncak gibi attık birbirimizi. Daha doğrusu ben seni. Sen hep benim toprağımdaydın, kurtulmaya çalışmadın ve esirim oldun, toprağımın altında kalmaya razı geldin. Ben ise senin denizinde boğulmamak için çırpındım durdum, esir olamadım sana, üzgünüm sevgilim. Sen benim toprağımda çürümeye razıydın ama ben senin girdabında boğulmaya razı olamadım.

Sanırım tek hata benim. Gülüşlerimde gizlediğim seni kalbimden kovdum ben. 

Peki ya şimdi prensim, denizinizde boğulamayacak korkak, sizi toprağına gömecek kadar zalim, kendini avutmaya çalışacak kadar aptal, size yalvaracak kadar aşık bir prensesi ve siz öptükten sonra sildiği dudaklarını affedebilecek misiniz?"

Bu mektubu sadece hazır hissettiğimde yollayacağıma dair kendime söz verdim ve defteri kapattım.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 22, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lordlar ve VarislerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin