Sustuk. Akşam oluyordu. Hizmetçinin yemek getirmesini dört gözle bekliyorduk. Hele ki su, biraz daha susuz kalırsak galiba Açelya ölecekti. Güvenemiyordum Açelya'ya. Sanki bana ihanet edecek gibi...
Güvensizliğin kalbimi esir almasına izin veremezdim ancak düşüncelerimi susturamıyordum. Günün birinde beni ekecekti belki de...
Sadece bir dakika sonra mermer zeminde koşan bir çift babet ayakkabı sesi geldi. Açelya'nın da anladığı üzere hizmetçi geliyordu. Bir kuru ekmek, biraz et ve su getirmişti. Doymamıza imkan yoktu elbet ama ölmesek yeterdi şu şartlarda.
Tek umudumuz Minatozaki'nin bizi buradan çıkarması olmuştu artık. Çıkarmazsa ne yapardık emin değilim. Belki de farelere sarılıp uyurduk, hayatımızdaki insanlardan bir farkı olmayacağına emindim ;)
Hizmetçinin getirdiği bir avuç yiyecek ve vücudumuz için oldukça yetersiz 2 yudum suyu sorgusuz içtikten sonra tüm mallarını veresiye vermiş mahalle bakkalı gibi oturmaya başladık. Midem büzülmüştü sanki. Öyle ki bir ara önümüzden koşarak geçen koca lağım faresini yemeyi bile düşündüm. Yada, Açelya'yı yesem?
Artık bayılmak üzereydim. Biraz su için yapmayacağım şey yoktu artık. Halisinasyonlar görüyordum artık. Su kuyuları, bezenilmiş bir yemek masası, çok büyük bir bardak su... Ah öyle güzel olurdu ki!
Yemeklere öyle dalmıştım ki Minatozaki'nin önümde dikildiğini fark etmemiştim. Yanında bize yemek getiren hizmetçi ve başka bir hizmetçi daha vardı. Açelya'nın gözleri ışıldıyordu, buradan çıkacağımızdan neredeyse emindi.
Minatozaki kafasıyla işaret verdiğinde hizmetçiler kapıları açtılar. Süt dökmüş kedi gibi Minatozaki'ye bakıyorduk. Minatozaki ise bakışlarıyla üstümüzdeki baskınlığını belli ediyordu.
Tilki gözü eyelineri, son derece özenilerek yapılmış makyajı, belinde darlaşıp bir korseye bağlanan uzun kollu büstiyeri, büstiyerinin kollarındaki ince tasarlanmış desenler, belinden aşağıda bollaşan eteği ve ciddi bakışları ile bize karşı ne kadar sert olacağını belli ediyordu zaten Minatozaki.
(...)
Tam ayırt edemediğim bir konuşmanın ardından çıkış kapısına ilerliyorduk. Açelya ile psikolojimiz o kadar delik deşik olmuştu ki bu lanet yerden çıksak bile eskisi kadar mutlu olamayacaktık, hiçbir zaman...
Şimdi sınıfa girecek ve hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaktık? Peki ya diğerleri, nasıl tepki vereceklerdi bize? Mahzenin bizlerde bıraktığı fiziksel ve psikolojik zararlar? Fiziksel bir tedaviye ihtiyacımız olacaktı.
Biraz ileride, mahzen kulesinin çıkış kapısında Lord Rosa bizi elinde iki kedi yavrusuyla karşıladı. Biri bulutlar kadar beyazdı, özenle taranmış tüylerinin biçimi ve uzunluğu kendisinin cins bir kedi olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Diğeri ise tamamen siyahtı, yüzü dışında. Yüzünün yarısı sarı yarısı ise siyahtı. Çok ilginç duruyordu, ancak biraz daha dikkatli baktığımda sol arka bacağını ve yüzünün sarı tarafındaki gözünü kaybettiğini gördüm. Beyaz kedinin aksine bu kedinin tüyleri taranmamıştı, çok pisti. Ama her şeye rağmen gördüğüm anda büyülenmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lordlar ve Varisler
PrzygodowePrens ve prensesler için kurulan okulun acımasız lordları tehlikeli bir oyun kurar. Bu oyunun kazananları bir prens ve bir prensesten fazlası olmayacaktır. Peki ya bu şanslılar kimdir?