Gözlerimizin önünde yere yığılan Edis hepimizin de anladığı üzere çoktan ölmüştü. Gözlerimizin önünde bir çift göz ve bir hayat mahvolmuştu. Belki de hayalleri vardı, ulaşmak istedikleri vardı, kendi içinde başa çıkamadığı sıkıntıları vardı, kapalı kapıları açmaya çalışan bir zekası vardı, konuşacak kimsesi olmadığı için içinde biriktirdiği sıkıntıları vardı belki de. Cevapsız kalan onlarca belki, çözümsüz kalan onlarca dert ve sıkıntı yığılmıştı sanki önümüze. Ama kimse ağlamadı, Atlas bile. Oda anlamıştı artık her şeyin bittiğini ve bir hayatın sonlandığını...
Akıllarda tek bir soru vardı ama kimse dile getiremiyordu. Ta ki Milena konuşana kadar "Ya bu olay bizlere de olursa?" Herkes o kadar çaresizdi ki, korkudan tepki veremiyorlardı. Hissediyordum. Sabina bir iç çekti, kocaman bir iç çekişti bu. Sadece masasına oturmuş, yığılmış olan cesede bakıyordu.
Biz derin düşüncelerdeyken 2 hizmetçi geldi ve cesedi sürükleye sürükleye götürmeye başladılar. Sabina "Ceset torbanız yok mu?" diye sordu. Minatozaki'nin cevabı ağır olmuştu "İlerde sende gireceksin, o zaman görürsün."
Hepimiz şok içerisindeydik ancak Sabina gülümsüyordu. İşte o an Sabina'nın ne denli bir depresyonda olduğunu anlamıştım. Ölüm onu mutlu edeceğe benziyordu. Bir prensesin böyle olması, her şeyi geride bırakmayı göze almış olması üzücüydü.
Bir an düşündüm ondan tek farkım ölümü dilemiyor oluşum muydu? Hayır değildi, aslında bende ölümü diliyordum ama... Şu an düşünüyorum da "ama" demek için bir nedenim yok. Bende ölümü diliyorum.
Ben bunları düşünürken aynı hizmetçiler içeri girdiler. Lord Minatozaki'nin yanına yöneldiler. Minatozaki yavaşça göz kırptı. Hizmetçilerden biri gelip kolumdan sıkıca tuttu, birden beni ayağa kaldırdı. Etrafıma korkuyla bakmaya başladığımda hala ağzımdan bir kelime bile çıkmamıştı. O an fark etmiştim, herkesin yüzündeki korku dinmişti. Ama kimse konuşmamıştı. Biri bile... Biri bile beni nereye götüreceklerini sorgulamamıştı. Oysaki benim şu an yaşıyor olduğum şey bir başkasının başına gelmiş olsaydı karşı çıkardım...
İçerlemiştim, sormamışlardı bile. Gözlerimdeki korku kırgınlığa döndü. O an bir yavru köpek gibi onlara bakıyordum. Sabina'ya çevrildi gözlerim, gülümsüyordu! Bu kadar nefret edilecek ne yapmıştım ki onlara?
Birden Minatozaki bağırdı "Ne bekliyorsunuz?" Diğer hizmetçi Açelya'yı kolundan tuttuğu gibi kaldırdı. Açelya çok korkmuştu, göz bebekleri kocamandı. O an Atlas bağırdı "Bunu yapamazsınız!" O an anladım her yerde değersiz bir insan olduğumu... Çocukluk arkadaşım bile beni savunmamıştı.
Birden içeri Shinju daldı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bağırmaya başladı "Lütfen, lütfen kıymayın onlara. Yalvarırım!" Neler oluyordu? Ne yapacaklardı bize? Atlas tekrar bağırdı "Ne oluyor lan?"
Açelya'nın gözlerinden korkusu okunuyordu. Benimse artık umurumda bile değildi. Evet ilk başta korkmuştum ama kimse beni sevmeyecekse yaşamak zaten anlamsızdı.
Hizmetçiler birden bire bizi çekiştirerek derslikten çıkardılar. Mahzen Kulesi'ne doğru gidiyorduk. Okuldakilerin de bildiği üzere Mahzen Kulesi'nde 100-150 adet mahzen vardı, ancak 15 adet soylu mahzeni yani ortalama mahzenlerden çok daha iyi durumda olan mahzenlerde vardı. Muhtemelen oralara kapatılacaktık...
Gerçekten de tahmin ettiğim gibi oldu ve soylu mahzenlerinin olduğu tarafa doğru ilerledik. İyide biz neden mahzene kapatılacaktık ki? Hiç bir suçumuz yoktu. Hizmetçiler bizi içeri doğru ittikten sonra haklı olarak kapıları kapattılar.
Harika! Hayatımdaki o kadar sıkıntı yetmiyormuş gibi bir de parmaklıklar ardındaydım. Hem de suçum olmamasına rağmen! "Belki de öleceğimdir, öncesinde küçük bir mahzen gezisi yapıyorumdur" diye düşündüm içimden...
Açelya konuşmaya başladı, aynı mahzendeydik. "Kapalı kapılara alışık mısın?" küçük bir kahkaha attı, "Hiç değilimdir, her kapı açıktır bana. Mutluluk dışında..." Açelya cevapladı "Ben çok alışığımdır, ailem ne zaman bana sinirlense hem kalbimin hem odamın kapısını kapatır ağlarım ben. Ancak herkes için olduğu gibi benim içinde zordur o kapıları kapatmak ve açmak, kapatırsam açtığımda aynı kişi olmam. Açarsam kapatmakta zordur şimdi..." Açelya derin bir iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lordlar ve Varisler
AvventuraPrens ve prensesler için kurulan okulun acımasız lordları tehlikeli bir oyun kurar. Bu oyunun kazananları bir prens ve bir prensesten fazlası olmayacaktır. Peki ya bu şanslılar kimdir?