10.Bölüm

384 17 1
                                    

Kapıda Azad'ın söylediklerini kafamda birleştirmeye çalışıyordum. Gözlerimi kırpıştırarak baktığım Azad yanıma yaklaştı.

"Hira, gel salona geçelim. Oturalım."

Yerimden hareket etmeyip gözlerimi Azad'a diktim. Gözlerimdeki bakış Azad'a meydan okuyordu.

"Hayır, burada söyle."
"Bir kere olsun beni dinle, bana güven. Gel salona geçelim."
"Azad! Sana burada söyle dedim."

Cümlemin sonuna doğru kademeli artmıştı sesimin şiddeti. İkimiz de birbirimize meydan okuyorduk. İlk Azad pes etti.

"Tamam, sakin ol ama."
"Söyle."
"Annenler..."
"Ne olmuş annemlere?"
"Silahla yaralanmışlar."
"..."
"Hira beni korkutma, tepki ver."

Ben donmuş bir şekilde Azad'a bakarken o ellerini omuzlarıma koymuş, hafif bana doğru eğilmişti.

"Hira, korkutma beni."
"Tekrar söyle."
"Hira."
"Tekrar söyle dedim."
"Hira sen iyi değilsin. Doktoru arayacağım."

Hırsla ona döndüm. Canım yanıyordu. Gözyaşlarım zaten firar halindeydi.

"Asıl ailemin başına gelenlerden senin bir ilgin çıkarsa sen iyi olmayacaksın Azad Korhan."
"Beni nasıl suçlarsın?"
"Nasıl mı? Sen bizim hayatımıza gelene kadar hiç düşmanımız yoktu bizim."
"Beni düşman olarak mı görüyorsun?"
"Değil misin? Sen değil miydin ya berdel ya kan davası diye sıkıştıran?"
"Ben seninle evlendim, neden kan davası başlatayım? Bu benim aileme de zarar verir."
"Bilmiyorum ama hissediyorum. Bu taşın altından da senin adın çıkacak."
"Sen ne dediğinin farkında değilsin."

Masanın üstünde gördüğüm sürahi ve bardağa doğru yürüdüm.  Bardağı alıp yere çarptım. Elim sürahiye gittiğinde beni Azad durdurdu. Elimden sürahiyi almaya çalışırken benim aniden yere fırlatmam ile beraber sürahi ayağımızın dibinde un ufak oldu. Ben parçalayacak başka bir şeyler ararken Azad bileklerimden tutup ellerimi hafifçe yukarı doğru kaldırdı.

"Dur! Dur artık! Kendine zarar verme. Gel hazırlan gidelim hastaneye. Hâlâ iyileşmeleri için bir umut var."

Gözlerine baktım. Tasdiklesin istiyordum kendini. Evet, gerçekten, söz gibi kelimeler duymak istiyordum ağzından.

"Gerçekten iyileşecekler mi?"
"İyileşecekler."

Dudaklarımı titreyip ağlama moduna geçince sıkıca Azad'a sarılıp ağlamaya başladım. Gözlerimi sımsıkı yumuyordum. Azad kucakladı beni, ben ağlarken. Her yer camdı. Ayağı acıyor olmalıydı. Ama hiç sesini çıkarmıyordu. Beni odaya götürünce yatağın üstüne bıraktı. Dizlerinin üzerine, yere çöktü. Yüzümü kocaman avuçlarının içine aldı.

"Atlatacağız, geçecek. Söz veriyorum. Şimdi giyinelim ve gidelim tamam mı?"

Başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım. Ben hemen siyah bir elbise ve bir spor ayakkabı seçip giydim. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Saçlarımı hızlıca örüp Azad'ı evin içinde aramaya başladım. Giyinme odasından yavaş yavaş çıkıyordu. Sanki hafif topallıyordu.

"Hazır mısın?"
"Evet."
"Tamam anahtarı alayım hemen çıkalım."

Anahtarı aldı. Dışarı çıktığımızda ceket alamadığım için kendime söylendim. Lakin şimdi eve geri dönüp vakit kaybetmek istemiyordum. O an Azad'ın ceketini omuzlarımda hissettim.

"Teşekkür ederim."
"Hadi hemen arabaya geç."

Arabaya binip kemerimi bağladım. Hemen arkamdan Azad gelip arabayı ve klimasını çalıştırdı. Arabada ölüm sessizliği aitti. Ne o tek kelime ediyordu ne de ben. Buradan Mardin'e bir hayli hatrı sayılı yolumuz vardı. Gözlerim ağırlaştı. Uyku neredeyse beni ele geçirecekti. Ama ben dayanmaya çalışıyordum. Azad bunu fark etmiş olmalıydı.

"Uyu, vardığımızda ben seni uyandırırım."
"Teşekkür ederim."

Sihirli sözcükleri söylemiş gibi uyuyakaldım. Uykumun tamamında aynı rüyayı görüp durdum. Kanlar ve ailem... Vardığımızda ise içimi bir his kapladı. O an anladım. Ben onları kaybetmiştim. Ama bu nasıl kabullenilebilirdi ki? İçime oturan bir öküz her şeyi fark etmemi sağlamıştı. Hastanenin otoparkına araba park edildiğinde ikimiz de indik. Hastanenin içine girdiğimde danışmadan Azad yerlerini öğrendi. Ben hiçbir şey duyamıyor, Azad beni sürüklemediği sürece hareket edemiyordum. Onları görünce durdum. Baran abim, Miraç abimve Miran abim. Hepsi eşleri ile buradaydı. Bende eşimle gelmiştim. Ne olmuştu bize böyle bir anda? Daha doğrusu onların yüzlerinin bu hali neydi?

ACILAR KONAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin