7.BÖLÜM

502 17 1
                                    

Konağa gelir gelmez üstümdeki her şeyi çıkartıp duşa girdim. Kıyafet falan denemiştim sonuç olarak içim hiç rahat etmezdi böyle durumlarda. Duştan çıkınca kendi zevkime göre aldığım iç çamaşırlarını giydim. Siyah, klasiklerdendi. Üstüne de yine siyah midi boy bir elbise tercih ettim. İncecik eyeliner çekip maskara sürdüm. Ruj ve allık sürünce de gayet iyi olmuştum. Açıkçası Azad'ın ne zaman geleceğini bilmiyordum. Tahminen beş buçuk altı gibi gelirdi. O yüzden beşi gösteren saate bakıp biraz kitap okumaya karar verdim. Eğer en kısa zamanda telefon falan edinmezsem kesinlikle filozof olur çıkardım bu evden. Zaman geçmek bilmezken kitabı kapattım. Yatağın üstüne yatıp tavana bakmaya ve Mardin'deki hayatımı gözümde canlandırmaya başladım. Ben hülyalarda gezinirken Azad gelmişti. Lakin ben geldiğini duyduğum halde gözümü açmak istememiştim. Azad geldi ve yatağın bir ucuna oturdu. Sonra saçlarımı okşamaya başladı. Bu yaptığından rahatsız olduğum için ayaklandım. Tabi bir şeyi hesaba katamamıştım. Benim ani kalmışım ile yüzünü bana doğru eğmiş Azad ile burun buruna gelmiştik. Azad'ın yüzünü geri çekmeye niyeti pek olmadığından yüzümü ben geri çekmiştim.

"Çıkalım."

Benim bir önceki hareketimden olsa gerek kaşları çatılı bir şekilde kapıya yöneldi. Önden bana kapıyı açtı. Ben çıkınca da sırtıma elini koyup beni yönlendirmeye başladı. Dışarı çıktığımızda yüzüme çarpan soğuk hava ile titredim. O an Azad'ın ceketini omuzlarımda hissettim. Ceketin Azad'a ait olduğunu kokusundan anlamıştım.

"İncecik giyinmişsin. Hasta olacaksın. Buranın ayazı serttir."
"Teşekkür ederim."

Cevap vermemiş arabanın kapısını açmıştı. Açtığı kapıdan arabaya binip kemerimi bağladım. O da şoför koltuğuna oturduğunda hazırdık. Arabayı sürmeye başladı. Arabayı daha doğrusu arabanın ekranını kurcalamaya başladım. Amacım şarkı açmaktı aslında ama telefon yoksa şarkı da yok demekti. Ben pes edip arkama yeniden yaslanırken. Azad'ın gözleri beni bulmuştu.

"Bir şey mi istedin?"
"Hayır."
"Hira bana her şeyi söyleneni sana daha önce söyledim."
"Tamam. Şarkı açmak istedi canım ama telefonum yok ki. Çabam anlamsız."

Azad kaşlarını daha da çattı.

"Şöyle yapma."
"Nasıl yapmayayım?"
"Kaşlarını çatma. Daha çok gerilmeme sebep oluyorsun."
"Özür dilerim."

Arabanın içinde sessizlik hakimiyetini sürdürürken derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Ceketin iç cebine bak."
"Hayır."
"Ceketin iç cebine bak dedim Hira."
"Hayır dedim. İnsanların kıyafetlerini kurcalamayı tasnif etmiyorum."
"Hira ceketin cebindeki telefonu al!
"Tamam! Bana sesini yükseltme."

Ceketin cebinden telefonu buldum ve yüzüne doğru, gözüne sokarcasına ona uzattım.

"Buyur."
"Şifresi dünün tarihi. Gir ve istediğin şarkıyı aç."

Dediği şeyle suratımı ekşitip telefonu aldığım yere geri koydum.

"Tadım kaçtı. Müzik falan dinlemek istemiyorum. Ayrıca telefonunun şifresi de umurumda değil. Sadece kendi telefonumu istiyorum."

Kollarımı birbirine bağlayıp oturmaya devam ettim. Bu yolun bitmesine daha ne kadar vardı. Ormanlık bir yolda git git bitirememiştik bu yolu. Ben tam yolun bitmesine ne kadar kaldı diye soracakken Azad arabayı durdurup bana döndü ve konuşmaya başladı, lafı ağzıma tıkmıştı.

"Seni anlamaya çalışıyorum. Bir şeyler yanlış başladı bizim için ama yinede düzeltmek istiyorum bazı şeyler. Biraz daha ılımlı olamaz mısın? Ben senin için bir şeyler yapmaya çalıştıkça hep böyle ters mi gideceksin?"

Söyledikleri afallamama sebep olurken onu neden dramatize ettiğini anlamamıştım bunu. Benim durumum ondan çok daha vahimdi.

"Beni anlayamazsın neden biliyor musun? Şu an ailesini yanında olamayan kim? Ben. Kendi iradesi ile hareket edemeyen kim? Ben. Hayalleri varken iki erkek yüzünden hayallerini silip, yerini yurdunu, atasını, anasını bırakan kim? Ben. Peki sen neyden vazgeçtin? İnsanlığın dışında tabi."

Kapıyı açıp arabadan indim. Arabadan inmem ile bir dağ evini görmem bir oldu.

ACILAR KONAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin