9.Bölüm

429 18 4
                                    

Yaptığı anlamsız şova bakıp histerik bir kahkaha attım. Şaka mıydı bu? Şey mi diyecektim bu yaptığı hareketten sonra "Bak ne kadar centilmen bir erkek, aşık oldum." falan mı bekliyordu. Yinede bu benim için iyi olmuştu yavaş adımlarla odadan çıkan Azad'ın ardından o çıktıktan hemen sonra koşarak kapıyı kilitlemiştim. Derin bir oh çekip daha iki gün önceki yatağa gidip çapraz yattım. Sadece bir gece biriyle yatmıştım ama şimdiden oldukça bunalmıştım. Yatağa çapraz yatıp anın tadını çıkarıyordum. Bir anda gözlerim dolmaya başlamasaydı sonsuza kadar bu anda kalmak isterdim. Lakin gözlerimin dolması ne kadar acınası bir halde olduğumun kanıtıydı resmen. Gözyaşları içinde uyuyakalmam ise gerçekten çokça acınasıydı.

Gözlerimi açtığımda babamın evindeydim, Mardin'deydim. Gözlerim ışıl ışıl parladı. Ama bir sorun var gibiydi. Kimse yoktu etrafımda. Ne abilerim ne babam ne annem ne de peşimde dolanan yadem. Sadece ben vardım. Kapının önünde yaklaştım. Kapıyı çalmak için elimi değdirir değdirmez kapı şak diye ağzına kadar açıldı. İçeri girmem ile gözlerim korkudan fal taşı gibi açıldı. Her yer kan içindeydi. Yerlerde cansız bedenler vardı. Bu bedenler benim ailemdi. Kanlar içinde cansız yapıyorlardı. Farkındalık yaşayıp çığlığı bastım.

Çığlık çığlığa yataktan fırlamam bir oldu. Ter içinde kalmıştım. Kapı güm güm çalıyordu. Kulağımı kapıya verdim.

"Hira, iyi misin? Endişelendirme beni aç kapıyı. Bak kırmak zorunda kalacağım."

Sürüne sürüne kapıya gittim. Azad kapıya hâlâ sert bir şekilde vuruyor, açmam için yalvarıyordu. Anahtarı döndürüp kapıyı açtım. Beni kapıda görünce sarılmak için bir hamle yaptı ama sarılmadı. Elleri omuzlarıma değmeden havada asılı kaldı. Gözlerimin içine derin derin baktı.

"İyi misin?"
"Ben galiba hiç iyi değilim."

Demem ve ona sarılıp hüngür hüngür ağlamam ile az önce havada kalan elleri omuzlarımı sardı.

"Geçecek güzelim. Hepsi geçecek."

Ben ağlamaya devam ederken sadece elleri ile omuzlarımı okşuyor, beni teselli etmeye çalışıyordu. En sonunda ondan ayrıldım. Hemen ellerini üzerimden çekti. Bu sefer yalvarırcasına gözlerinin içine bakan bendim.

"Azad bana yemin et. Ailem iyi değil mi?"
"Sana her şeyim üzerine yemin ederim ki ailen iyi Hira."
"Teşekkür ederim."

Ona bir kere daha sarıldım sıkı sıkıya. Bu sefer bana dokunmadı. Hiçbir şey söylemedi veya yapmadı sadece benim ona sarılmama izin verdi. Ondan tekrar ayrıldığımda benden bir adım uzaklaştı.

"Daha iyiysen yat uyu. Yarın annenlerin yanına gideceğiz."

Arkasını dönüp gitmeye yeltendi. Tabi ben elinden tutup bana dönmesini sağlamasaydım bunu başarabilirdi de.

"Gitme."
"Emin misin?"
"Hı hı."
"O zaman yatağın bir ucunda yatarım ben."

Ben önden yatağa yığıldım. O da arkamdan geldi. Önce üstümü örttü. Sonra yanımdaki boşluğun en ucuna yattı. Kendi üstünü örtmedi. Fark ettim ama bir şey demedim. Gözlerimiz birbirine kilitlenmiş bir şekilde birbirimize bakıyordu.

"Hira."
"Hı."
"Yat uyu artık. Yarın yola çıkacağız."
"Hı hı."

Gözlerim kapanmaya başladı. Zaten yorgun göz kapaklarım iyiden iyiye kapandı. Garip olan neydi biliyor musun? Ona güveniyordum. Yanımda yatması benim içimde tarifsiz bir güven duygusu oluşturmuştu.

Sabah kalktığımda yanımda Azad yoktu. Sabah ise bir hayli erken vakitti. Azad'ın sanki çok uzaktaymış gibi gelen sesini takip ederek çalışma odasına kadar gitmiş buldum kendimi. Çok ayıptı. Biliyordum ama kapıyı dinlemekten alıkoyamadım kendimi. Azad hararetli bir telefon görüşmesi yapıyordu. İyice kapıya yaklaştım.

"Ne demek bu İbrahim? Ne diyeceğim ben karıma? Zaten bir ton kabus gördü sabaha kadar."
"..."
"Benim elimden bir şey gelmez diyerek kurtulamazsın."
"..."
"Durumlarını takip et. Doktor, hastane her şeyi, her imkanı seferber et. Onların iyileşmesini sağla."
"..."
"Tamam. Bende önden konuşmaya çalışacağım. Sonra hemen yola çıkarız."

O an kafasını çevirdi ve kapının yanında duran beni gördü.

"Hira?"

ACILAR KONAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin