11.Bölüm

269 17 0
                                    

Miraç abim ve Nil yengemi görmem ile koşup abime sarıldım. Abim saçımı okşuyordu bir yandan. Sarılmamız bitince hemen abime sordum.

"Annemler nasıl?"
"Hira önce bir otur istersen."
"Baran abim az önce buradaydı, nereye gitti?"
"Hira abicim otur konuşalım."
"Abi söyle lütfen, iyiler de."

Benimle konuşmadan kenardaki oturma yerlerinden rastgele birine oturttu. O an Baran abimin yaklaştığını gördüm. Oturan beni görmüyor olmalıydı ki Miraç abime seslenmişti.

"Miraç oğlum sen hanımları al eve geç bende işlemleri halledip geliyorum."

Ve beni gördü. Gözleri benim bir havuz misali dolan gözlerime kaydı. Yavaşça geldi. Kırılacakmışım gibi narince sarıldı. Tekrar Miraç abime döndü.

"Söyledin mi?"
"Yok abi."

Bana döndü. Saçlarımı okşadı önce biraz. Sonra Berfin yengeme döndü.

"Ben gelene kadar odasında bekle Berfin. Kimse girmesin."

Anlıma bir öpücük kondurdu ve gitti. Bende ortamın verdiği ağırlıktan mıdır nedir ayağa kalkacak mecali bile kendimde bulamıyordum. Miraç abim elimden tutup beni sürüklemeye başladı. Başka bir el kolumdan tutup hareketsiz kalmamı sağlayana dek. Elin sahibi Azad'dı. İki erkek kaşlarını çatmış bir şekilde birbirine bakıyordu.

"Bırak kızın kolunu."
"Karım benim yanımda kalacak."
"Ben kardeşimi böyle bir zamanda öfke kontrolü olmayan bir adamla baş başa bırakmam."
"Bunu söylemek için biraz geç sanki."
"Sen ne dediğini sanıyorsun?"

Miraç abimin kalkan elini tutup onu durdurdum.

"Abi tamam. Bana bir dakika müddet ver."
"Ama..."
"Abi! Lütfen..."

Bana baktı bir bir Azad'a baktı. Başını sallayıp ilerledi. Bende Azad'a yaklaşıp onu bir kenara sürükledim.

"Azad bu ailevi bir mesele biraz mahremiyet göster."
"Sana ilk gün dediğim şeyi hatırlıyor musun?'
"Evet ama bu öyle bir şey değil. Onlar benim gerçek ailem, kendimi ait hissettiğim insanlar."
"Biz bir aileyiz."
"Hayır! Değiliz. Sen bir yabancısın ve bizim aile içinde çözmemiz gereken konular var. Lütfen uzak dur. Hakkari'ye geri dön istersen."

Gözlerime acı dolu bir bakış attı.

"Ben bir otelde kalırım. Gitmek istediğin zaman gideriz."
"Tamam."

Arkama bakmadan, ondan bir cevap ya da tepki beklemeden koşar adım Miraç abimin peşinden koştum. Abimleri koridorların birinde yakalayıp abimin koluna girdim. Abimden uzaklaşmış olan yengemi üzerken bu hareket, abim hiç düşünmeden Nil yengemi kendinden uzaklaştırmıştı. Arabaya bindiğimizde ise şişmiş gözlerini farkettim. Sormak istedim ama dilim varmadı. Eve geldiğimizde ilk olarak odama çıktım. Eşyalarımı kontrol ettik. Duşa girdim. Dolabımdan kıyafetlerimi giydim. Kapımın çalınması ile gözlerimi kapıya çevirdim.

"Gelebilir miyim?"
"Tabi ki yenge. Bir şey mi oldu?"
"Yok tatlım. Abin geldi. Seni de aşağıya çağırmamı söyledi. Konuşacakmış herkesle."
"Tamam yenge gel inelim."

Berfin yengemle beraber salona girdiğimizde sadece Baran abime odaklandım ve gidip yanına oturdum. Baran abim bir gerildi ama hemen kendini sakinleştirmeyi başarıp konuya girdi.

"Duran ailesi. Başımız sağolsun."

Keskin, hızlı ve bir o kadar duygudan yoksun kurduğu bu cümle ile dünyam başıma yıkılmıştı. Acaba kim ölmüştü? Hangisinin ölmesine daha çok üzülürdüm acaba? Ben daha birinin bile ölümü hakkında düşünürken delirecek gibi oluyordum ki abim devam etti.

"Duran ailesinin tüm büyükleri Allah'ın rahmetine kavuşmuştur."

Kurduğu son cümle ile elim ayağım boşaldı. Gözlerim karardı ve kendimi kaybettim. Bir rüya her şeyin habercisi olabilir miydi? İnsanlar gerçekten sevdiklerinin acısını uzaktan hissederler miydi? Peki şimdi ne olacaktı? Gerçekten kimsesiz mi kalmıştım? Sorularla dolu karanlık bir kuyunun dibini boyluyordu ruhum. Elimden tutan, bana yardım eden kimse yoktu.

ACILAR KONAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin