13.Bölüm

119 6 0
                                    

"Bana bak Azad. Hira ne zaman isterse o zaman gider seninle. Onun evi bizim yanımız."

Miran abim miydi o? Onu uzun zaman sonra ilk defa görüyordum. Ne zaman gelmişti? Ne zamandan beri buradaydı? Onu affetmiş miydim? Ya da düşüncesizce yaptığı hareketi sindirebilmiş miydim?

"Bana bak Miran Duran! Sen benim karımla nereye gidip gitmeyeceğime karar verecek durumda değilsin."
"Ben onun abisiyim!"
"Yeni mi aklına geldi abim olduğun aklına?"

Sert çıkışımla ikisi de şaşırmıştı. Evet şu an inada bindiriyordum ve büyük ihtimalle bundan pişmanlık duyacaktım ama yine de yaptım. Benim canım çok yanmıştı. O yakmıştı üstelik. Biraz da onun canı yansındı.

"Kız kaçırırken abim olduğunu hatırladığını sanmıyorum. Sonuçları biliyordun. Ya ölecektim ya evlenecektim. İki seçenek de öldürdü beni. Şimdi yaşıyorsam Baran ve Miraç abim için yaşıyorum. Benim senin gibi bir abim yok. Çünkü sen beni aptal kararların yüzünden ÖLDÜRDÜN!"
"Hira deme öyle."
"Benim sana diyecek bir şeyim kalmadı."

Bir hışım Azad'a döndüm. Gözlerinin içine baktım. Ne diyeceğimi merak ediyor olmalıydı.

"Beni on beş dakika kapıda bekler misin? Birkaç özel eşyamı alıcam."
"Tabiki. Kimliğini de getir."
"Tamam."

Kimseye bakmadan odama çıktım. Valizime elime geçen her şeyi attım. İki valizi de doldurduğumda yeteceğini düşündüm. Bu sefer emin bir şekilde kimliğimi yanıma aldım. Zar zor merdivenlerden valizlerimi indirdim. Merdivenin başında Azad'ı görünce elimdeki valizleri aldı. Bende kapıya toplananlarla vedalaşmaya karar verdim. Önce sıkı sıkı Baran abime sarıldım. Ben ona sarılırken cebime bir kart attı.

"Burası senin evin fıstığım. Sık sık gel."
"Sağol abicim. Sende çocukları benim için öp."
"Bir daha eldiğinde sen öpersin artık."

Miraç abime ve yengelerime de sarıldım. Sonra elini bana doğru uzatan Azad'ı gördüm. Elini tutmak ve tutmamak arasında kaldım. Bir adım atmıştım artık. İyi veya kötü evlenmiştik. O yüzden elini tuttum. Sıkı sıkıya kavradı elimi. Hızlı adımlarla arabaya yürüdük. O an bir kadın arkadan bağırarak koşuyordu. Azad dönüp bakmamıştı ama ben dönüp baktım.

"Abi ne olursun dinle beni."
"..."
"Yalvarıyorum sana."
"..."

Azad kadını yok saymaya devam ediyordu. Arabanın kapısını bir hışım açtı. Kaşları o kadar çatıktı ki anlında derin kırışıklıklar oluşmuştu. Ben korkuyla içeri oturdum. Benim kapımı kapatıp önce valizleri bagaja attı. Koluna sarılan kızı kolunu silkeleyerek uzaklaştırdı kendinden kız yere çöküp ağlamaya başladı. Azad'da şoför koltuğuna bindi ve gram merhamet kırıntısı göstermeden arabayı çalıştırıp yola çıktı. Daha yolu yeni yarılamışken Azad'ın biraz sakinleştiğini görüp ona döndüm.

"Neden o kadar gaddar davrandın?"
"Ona müstahak."
"O da genç bir kadın Azad. Böyle olsun inan istememiştir."
"Töreyi biliyor. Böyle olsun istedi."
"Tavır alacağın kişi o değil ama."

Dikiz aynasından arkada oturan annesine ve dayeye baktı. Gerçekten onlar neden yorum yapmıyorlardı ki? Kaşlarını daha da çatarak bana döndü.

"Bunu sonra ikimiz konuşalım."
"Tamam."

Arabayı sürmeye devam etti. Bende ruhumun verdiği yorgunlukla uyuyakaldım. Vardığımızı kapının açılması eşliğinde içeriye dolan soğuk hava ile anladım. Kemerimi çözüp üstüme ceketini örttü. Sonra da kucakladı. Ne yaptığını hissediyor ne konuştuğunu duyuyordum ama anlayamıyordum. Sırtım yumuşak zemin ile buluştuğunda göz kapaklarım daha da ağırlaştı ve uykuya iyice daldım. Oda da bir kıpırtı olunca uyandım. Şaşkın gözlerle etrafı incelediğimde Azad'ın kravatını bağladığını gördüm. Yatakta doğruldum. Hareketlenmemden uyandığımı anlamış olacak ki bana doğru döndü.

"Günaydın. Kusura bakma uyandırdım."
"Önemli değil."
"Hazırlan da aşağıya kahvaltıya in hadi."
"Kahvaltıya inmek istemiyorum. Daha uykum açılmadı. Sonra bir şeyler atıştırırım."
"Nasıl istersen? Ben şimdi işe gidiyorum. Masanın yanında yeni telefonun ve hattın var ihtiyacın olabilecek numaralar kayıtlı. Bir şey falan olursa beni ara."
"İşteyken de mi?"
"Sana her zaman müsaitim."

Yarım bir gülüş atıp odadan çıktı.

ACILAR KONAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin