Önümde duran pastama baktım. Pastanın mumları tamamen erimiş. Çileklerin üstü hep mum olmuştu. Babam beni arkasına almıştı. Baran abim ise Miraç abimi kurtarmaya çalışıyordu. Tam o sırada dedemin sözleri yankılandı.
"Sen ne ettiğini sanarsın Duranların konağında?"
Eve giren adam sakinledi ve dedeme döndü.
"Korhanların konağından kız kaçıran Miran'ı dövüyorum."
"Dövdüğünün Miran olmadığının farkında mısın peki?"
"Sen bilip bilmeden karışma çocuk."
"Bence asıl bilmeyen sensin."Gözlerimin içine baktı. Gözleri ile lime lime ediyordu beni resmen. O an kurtarıcım dedem imdadıma yetişti.
"Oğul kaldır kafanı ocağın üstündeki fotoğrafa bak."
Bu bir aile fotoğrafımızdı.
"Ne görüyorsun?"
"İki tane Miran."
"Bu dövdüğün torunum Miraç. İkizler. Özür dilemek ister misin?"O an elindeki Miraç'ı yere attı. Nil yengem ağlayarak koştu kocasına sarıldı. Abimi ile birlikte odalarına çıktılar.
"Senin derdin ne söyle oğul. Uzun uzadıya konuşalım. Geç şöyle salona. Otur bakalım. Hira kızım sende bize kahve yap."
"Emrin olur dedem."Ben götüm götüm mutfağa gittim. Hemen arkamdan da anam geldi. Kolonyasını aldı ve gitti. Kesin yadem bayılmıştı. Bende pişen kahvelerin tepsisini alıp içeriye gittim. Sessizce kahveleri dağıttım. Bir kenara oturup muhabbeti dinlemeye koyuldum.
"Yapmış bizim hırto bir hıyarlık. Korkma kardeşine düğün de yaparız, gözümüz gibi de bakarız."
"İyi dersin Ziya Ağa lakin ben Hakkari'de ne diyeceğim? Töre kan davası der. Namusumuzu iki paralık etti torunun."
"Oğlum senin ağan atan yok mudur? Çağır büyükler karar versin."
"Yok. Ağa da benim ata da. Babamla dedem vefat edeli bir hayli oluyor."
"Basın sağolsun oğul. Mal versem mülk versek. Sende severek diyorsun. Birlikte kaçmışlar diyorsun. Kan dökmeden bitirsek şu işi."
"Sizde bilirsiniz ki bu iş iki türlü temizlenir. Ya kan dökersin ya berdel yaparsın."
"Miran'ın kanının dökülmesi demek kan davası demek oğul. Lafının gittiği yeri bil de konuş."
"Benim son sözüm budur."Ne olacaktı şimdi? Dedemin ve adamın gözleri beni buldu.
"Biz bir odada bunu konuşalım oğlum müsadenle."
"Müsade sizin."Dedem, babam ve Baran abim kalkıp tahminen çalışma odasına geçtiler. Bir süre sonra Nil yengem gelip seni de çağırıyorlar dedi. Kapıyı çalarak içeri girdim.
"Gel kızım. Gir içeri."
"Buyur dedem."
"Azad Ağa haklı kızım. Bu işler iki türlü çözülür. Biz bir kan davası daha istemiyoruz. Abin bir eşeklik yapmış ama kardeştir affet. Gel he de berdel işine."
"Ama dede, okulum?"
"Kızım..."Dedem ne diyeceğini bilemiyormuş gibi baktı. Gözlerim dolu dolu odadakilere göz gezdirdim. Miraç abimde buradaydı ama aynı Baran abim gibi başını eğmişti. Gözlerim babamı buldu.
"Baba, bir şey yap."
"Mardin'i önlerine serelim. Mal mülk gerekirse çekip gideriz buralardan ama kızımı vermem."
"Ya kızını evlendirirsin ya da tüm çocukların kızın da dahil ölümünü izlersin."
"Durum çok mu ciddi dede?"
"Maalesef güzel bir kızım."Ağlamaklı bir vaziyet ile bir kez daha odadaki yüzlerde gezindi gözlerim. Herkes çaresiz görünüyordu. O an anladım. Kabul etmekten başka çarem yoktu.
"Dede, baba, abilerim. Ben berdeli kabul ediyorum."
Dedem sarılmaya geldi.
"Hakkını helal et kızım."
"Helal olsun dedem."Gözlerim yaşlı yaşlı odaya indik. Dayemden sonra birazdan da anam bayılacaktı. Salonun köşesine oturdum. Dedem konuşmaya başladı.
"Bir karara vardık oğul. Kan dökülmesin, berdel kabulümüzdür."
"Ailemiz arasındaki husumet bitmiştir o zaman."
"İyi güzel oğlum ama birkaç sorumuz var."
"Tabi."
"Kiminle berdel olacaktır kızımız?"
"Benimle."
"İyi iyi. Düğün ne zamandır peki? Hazırlık yapmak lazım usulüne göre."
"Düğün olmayacaktır."
"Nasıl yani? Ağa kızı kuma gibi mi evlendirilecektir?"
"Zaten kuma olarak gidecek."
"Olmaz. Ben kızımı bu zamana kadar kuma olsun diye büyütmedim. Ağa kızından kuma olmaz."
"Şartlarım bu."İki taraf da iyice gerilmişti. Abimi affedecek miydim? Asla. Ama ailemin diğer kalanının bir suçu yoktu. O yüzden berdeli kabul etmek zorundaydım. Ayağa kalktım.
"Ben kabul ediyorum."
"Hira otur."
"Baba yapma. Ben kabul ediyorum. Yeter ki sen, abilerim sağolsun."Elini öptüm. Sıkı sıkı sarıldım. Takım elbiseli öfkeli adamın yanına geçtim. Ona döndüm.
"Yukardan birkaç parça bir şey alıp geleyim."
"Gerek yok. Gidelim."Kolumdan sürükleyerek arabaya götürdü beni. Arabaya bindiğimde ben gibi ağlayan gökyüzünden dolayı camdan dışarısı görünmez olmuştu. Ağlayarak yola daldım. Annemin ben evden çıkarkenki çığlıkları kulaklarımda yankılanırken kendi kendime söylendim. Bugün hayatımın en kötü günü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACILAR KONAĞI
RomanceBir berdel hikayesi. On sekiz yaşındaki genç bir kızın abisinin hatası sonucunda kendini başka bir şehirde, başka bir evde bulması...