Sonunda mutfaktaki yangın sönmüş, salonu kaplayan yanık kokusunu parfüm ile geçici olarak halletmişlerdi. Namjoon ve Jimin sessiz savaş içerisindeydiler ve savaşın kazananı bu akşam belli olacak gibiydi. İkisi karşı karşıya oturmuş Jimin'in yanında Hoseok, Namjoon'un yanında ise Yoongi vardı. Hoseok Jimin'e yan gözlerle bakıyor ve durumu anlamaya çalışıyordu. Zaten yangını da Seokjin ve kedi suratlı Yoongi ile söndürmüşlerdi. Jimin ve şu karşıdaki Mecnun da en son kavga ediyordu.
Kavga mı yoksa flört mü olduğuna pek emin değildi orası ayrı tabii.
Jimin Namjoon'a fena kitlenmişti ve aynı şekilde de karşılık alıyordu. İkisinin de gözleri birbirinden ayrılmıyor, büyük bir rekabet var gibiydi. İkisi de başka tarafa bakmıyor sadece gözleri konuşuyor, belki küfür savuruyor belki de susuyordu.
Salondaki herkes ayrı hülyalardayken bu sessizliği bölen Seokjin oldu.
"Gece olacak hadi bir film izleyelim. Ha! Ne dersiniz?"
Hoseok'un gözleri Yoongi'yi buldu arsız bir sırıtış peydah oldu dolgun olan dudaklarında, Yoongi'nin gözleri ise elindeki telefonda, çevresiyle hiç ilgilenmiyordu.
"Hiç öneriniz yok mu ya?"
Hayıflanarak söylenmeye başladı fakat Taehyung'un aklına bir fikir gelmiş gibi parmağını şıklattı ve Seokjin hyunguna döndü.
"Hmmm. Sen önerebilir misin hyung?"
Seokjin düşünür gibi yaptı ve kısa süreliğine sessizliğe büründü. Hoseok sırıttı ve Yoongi'ye baktı.
"Ben önerirsem bu evden kovarsın beni. Yine de önereyim istersen."
"Kulağıma söyle hyung. Korkuyorum söyleyeceğin şeyden."
Taehyung Hoseok'a doğru eğildi. Hoseok Taehyung'un kulağına yaklaştı ve fısıldadı. Fakat Taehyung'un gözleri bir anda Jungkook'u buldu ve ne tesadüf ki Jungkook da ona bakıyor hatta dişlerini sıkıyordu. Jungkook'un bu haline odaklandığı için Hoseok'un ne dediğini duymamış, Hoseok eski oturma haline dönse de Taehyung eğri bir şekilde Jungkook'a kitlenmişti. Neyse ki Jungkookun bakışları eski haline geri gelmişti. Şimdi normal bakıyordu. Fakat az önce biraz garip bir andı.
Jimin ve Namjoon zaten bakışmaktan öleceklerdi. Hâlâ daha kesmemişlerdi bakışmayı. Bu yüzden Jimin birden Namjoon'a bakarak,
"Korku filmi izleyelim bence. Bol kanlı ve vahşet olanlarından. Ha! Bence güzel olur."
Namjoon aynı şekilde, üstelik sırıtarak, cevap verdi karşısındaki sarı saçlıya. Gerçekten bir savaş olacaksa mutlaka her iki şekilde de kazanmalıydı.
"Bence uyar fakat korkup birden boynuma atlama Jimin-shii."
"Ben bir şeyi istiyorsam sonuçlarına katlanırım Bay Joon. Siz dert etmeyin."
Küçüğün yüzündeki hafif gülümseme o kadar fazla duygu barındırıyordu ki fakat esmer bunu çok iyi kavrayabiliyordu. Tıpkı üzerine atladığında küçüğün belini kavrayışı gibi kolaydı. O ince beli gerçekten mükemmeldi.
Jungkook sonunda sessizliğini bozdu ve Taehyung'a baktı.
"Sen ne dersin Taehyung? Sana uyar mı?"
Taehyung kandan ve silah seslerinden korkuyordu fakat korksa da Jungkook yanındaydı. O yüzden biraz olsun içi rahattı.
"Korkmam sanırım Bay Jeon."
"Ben buradayım Taehyung. Yanıma otur ve korkarsan kolumu sık olur mu?"
Taehyung duyduğu teklif ile şaşkına dönmüş ve hafifçe ağzı açılmıştı. Bu adam acaba aklını mı okuyordu?
"Emin misiniz Bay Jeon?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No time to die | Tk
FanfictionKüçükken uğradığı saldırı yüzünden hatıralarını kaybeden Taehyung bir gün çocukluk arkadaşı ve aşkı olduğunu bilmeden aynı kişiye yani Jungkook'a hisler beslemeye başlar. "Sigaran olmak, o güzel dudaklarına değmek varken ben sadece sana uzaktan bakm...