☆8

57 6 0
                                    

Taehyung'un kapısının önünde

"Oğlum, biz neyi bekliyoruz ulan. Dikildik kapının önüne koruma gibi!"

Jimin, arkadaşı Hoseok'un sızlanışı ile beraber çıkan sitemlerine küçük bir kahkaha attı. Elini arkadaşının, can dostunun omzuna attı ve yanında olduğunu belirtircesine sıktı. Seokjin ise gözleri kapalı, yumrukları sıkılı, başı öne eğikti. Sanırım dua ediyordu. Neden dua ediyordu ki?

"Jimin, lütfen şu andavalı yanımdan uzaklaştırır mısın? Hatta başka diyarlara sür onu da kurtulayım bu işkenceden!"

Hoseok bu grubun en mantıklı ve beyinci insanıydı gerçekten. Diğerleri başına buyruk ve umursamazdı. İşte bu grubun babası da Hoseok'tu. Bu durumdan bazen şikayetçi olsa bile bu onun da hoşuna gidiyordu.

"Hoseok, bırak Seokjin'i de rahatlıkla dua etsin. Fakat ben hâlâ neden dua ettiğini anlamış değilim"

Dedi düşünür bir şekilde. Gerçekten bir kaç dakikadır dua ediyordu. Hoseok ise kafasını iki yana sallayarak onaylamaz mırıltılar çıkardı.

"Ben biliyorum neden dua ettiğini! Biliyorum, bilmez miyim hiç!"

Jimin gerçekten ne olduğunu anlayamıyordu bu yüzden kapının önünde hâlâ daha dikiliyor, hiçbir şey yapmıyorlardı.

Seokjin hariç! O dua ediyordu çünkü.

Seokjin en sonunda dayanamadı ve kafasını kaldırdı, gözlerini açtı.

"İki dakika duramadınız dimi! İki dakika! Duam da yarım kaldı sizin yüzünüzden!"

"Seokjin hyung, neden dua ediyordun ki?"

Dedi kafası karışık ve anlamaya çalışır bir ifade ile,

"Gerçekten soruyor musun? İçerde Taehyung'u kurtaran adam ve onun korumaları var da ondan! Yani içeriden her an bir meteor çıkıp bizi selamlayabilir. Ve bende bunun için dua ediyorum Jimin!"

"Gerçekten akıllanmazsın Seokjin! Daha bir hafta önce uzun ilişkinden ayrıldın ya! Nedir bu gamsızlık?"

"Aa ne olmuş ayrıldıysam? Aşk acısı çekecek kadar psikolojim sağlam değil Hoseok o yüzden önüme bakıyorum. Hem beni aldattığı için ayrıldım ondan. İyi de yaptım."

"Dogru diyorsun kardeşim. Sadece bu kadar umursamaz olmana şaşırıyorum."

"Umursamaz değilim kardeşim. Dışarıdan öyle gözükmesini istediğim için öyleymiş gibi yapıyorum."

Hoseok gerçekten anlayamıyordu bazen. Grubun en neşelisi ve en çok gülüp, güldüreni Seokjin'di fakat böyle olmasını istemiyordu. Onunda bazen ağlamasını, bazen dert yanmasını istiyordu. Zor değildi kendi açısından fakat aynı şey Seokjin için geçerli değildi. Bu yüzden kardeşim dediği Seokjin'i tutup sarıldı ve sırtını sıvazladı.

"Üzgünüm dostum. Anlamadan bilmeden kırdıysam seni."

Seokjin ise küçük ve anlamı  bir şekilde gülümsedi Hoseok'a. Sarılışına karşılık verdi kardeşinin ve bir anda Jimin'in ikisinin üstüne atlayıp sarılması bir olmuştu. Gerçekten boyunları kırılmıştı ikisinin de fakat Jimin halinden memnundu.

Sarılmayı bıraktılar ve hâlâ daha kapıyı tıktıklamıyorlardı. Neden bekliyorlardı ki?

"Biriniz şu kapıyı tıktıklasın artık. Gerçekten ağaç oldum."

Dedi hayıflanarak Jimin. Ve Hoseok'un aklına bir fikir gelmiş gibi kocaman açtı gözlerini.

"Hadi taş, kağıt, makas yapalım! Kaybeden tıktıklasın kapıyı."

No time to die | TkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin