Sabahın öğlene yakın saatlerinde uyanmak onun için tipik bir program ve dayanılmaz bir keyifti. Gördüğü o kötü kabuslara dayandığı için sanırım güneşli ve cıvıl cıvıl öten kuş seslerinin olduğu bir sabaha gözlerimi açmıştı. Güne güzel başlamak ona bir çok olumlu duygular bahşediyordu.
Gözlerini açtığından beri tavana bakıyordu. Hiçbir şey yoktu aklında. Dalmıştı öyle uzun uzun fakat kalkması gerektiğini hissettiği için ve ağzındaki o acı tat yüzünden, şiddetli bir şekilde esneyip yatakda doğruldu. Siyah şortu ve beyaz tişörtü iyice yukarı çıkmış toplanmıştı. Üstünü düzeltti ve gözlerimi ovalayıp yavaşça ayağı kalktı.
Fakat kalkması ile oturması aynı anda gerçekleşmişti çünkü şuan başka bir odadaydı. Yine uyurgezerliği tutmuştu sanırım. Çoğu zaman olurdu zaten fakat bu oda çok tanıdık geliyordu. O kadar fazla tanıdıktı ki kokusuna hatta verdiği hisse kadar tanıyordu.
Bu oda onundu!
Jeon Jungkook'un!
Aman tanrım!
Benim bu odada ne işim vardı? Uyurgezerlik sorun değil fakat o kadar odanın içinden bu odayı seçmiş olmak çok değişik hissettiriyordu. Demek ki bu yüzden fazlasıyla tanıdık geliyordu. Odası da onun gibi kokuyordu. Gittiği her yere kendinden bir parça bırakıyordu sanırım.
Sigaranın ve o misk kokusunun bıraktığı ağır fakat bir o kadar da küçük notalara bayılıyordu Taehyung. Kokusu çok güzeldi. Bu adam başlı başına bir baş yapıttı gözünde.
Perdeye çevirdi yüzünü. Kısmen aralık olan o beyaz sade kumaşı sahada duvar kenarına çekti böylece oda hem hava hem de fazlasıyla güneş alıyordu.
Terliklerinin çıkardığı yere sürtme sesi ile yatağa doğru adımladı. Güzelce yatağı topladıktan sonra odaya son kez bir göz gezdirdi. Rüzgarın etkisiyle bir kağıdın uçuşup yere düştüğünü gördü ve bunu neden daha önce farkedemedim diye düşündü istemsizce.
Kağıdı aldı ve yavaşça açtı. Birbirine geçmiş onca harfin içinden odaklandığı tek yer vardı:
"Jeon Jungkook"
Ki bu zaten kalbinin delice atmasına yeterde artardı bile. Kağıdı alıp güzelce açtıktan sonra yeni düzelttiği yatağın üstüne oturdu ve büyük bir merakla okumaya başladı.
Şöyle başlıyordu;
"Kim Taehyung
Sabah acil bir işim çıktığı için haber veremeden gittim. Kahvaltı için çok uğraşaman amacıyla Namjoon ile bir kaç bir şey yollattım. Görüşmek üzere.
~Kaslı ajusshin Jeon Jungkook
Kaslı ajusshi? Neden öyle dedi ki şimdi? Kim ona ajusshi der ki? Bu kadar acil işleri ne vardı acaba? Neyse beni ilgilendirmez zaten söylemiyor, o yüzden yapacak bir şey yok dedi, içinden.Tekrar kalktı yüksek tek kişilik dağınık yataktan ve doğruca siyah tahta desenli oda kapısına doğru adımları birbirini takip etti. Kapının kulpunu tuttu ve aşağı doğru bastırdı böylelikle onun kokusuyla dolmuş odadan onun özlemiyle çıkacaktı.
Kafası sebebini bilmediği bir şekilde zonkluyordu bu yüzden ilk işi bir kaç metre mesafedeki mutfağa yönelmek olmuştu. Bar masasının üstünde kocaman ve ağzına kadar dolu iki poşet duruyordu. Poşetlerin üstünde küçük bir not kağıdı ve kağıtta ise mükemmel derecede güzel bir el yazısı mevcuttu. Bu el yazısını tanımamak mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No time to die | Tk
Hayran KurguKüçükken uğradığı saldırı yüzünden hatıralarını kaybeden Taehyung bir gün çocukluk arkadaşı ve aşkı olduğunu bilmeden aynı kişiye yani Jungkook'a hisler beslemeye başlar. "Sigaran olmak, o güzel dudaklarına değmek varken ben sadece sana uzaktan bakm...