Bir kaç dakika sonra...
Soruya ilk ben başlamıştım çünkü taş kağıt makas yapmıştık ve ben kazanmıştım. Onu kaç yıldır gözlemliyordum fakat onun hakkında pek bir şey bilmiyordum. Sadece adını ve motosiklet sürdüğünü biliyordum. Zaten tesadüflerimiz ve beni ona çeken büyük bir his sayesinde ona aşık olmuştum. Şimdi ise ona onun hakkında sorular soracak ve artık merak ettiğim bir kaç şeyi öğrenecektim.
"Adınızı biliyorum. Bu yüzden kaç yaşında olduğunu merak ediyorum Bay Jeon..."
Gerçekten yaşı benden büyük gibiydi ve cüsseli, fit bir vücudu vardı. Kaslı göğsü, kolları, hatta belki karın kasları bile olabilirdi.
"Söylerim fakat ilk önce sen yaşını söyle Kim."
Ofladım ve beni Küçük bir çocuk yerine koyar diye korkuyordum. Fakat yalandan hiç hoşlanmadığım için ona doğruları söyleyecektim.
"Size belki küçük gelebilir ama yinede söyleyeceğim. 24 yaşındayım Bay Jeon."
Cevabımı verdikten sonra merakla gözlerine baktım fakat sanırım çok genç olmama şaşırmıştı.
Hafif bir şekilde kıkırdadım ve boğazımı temizledim."Sıra sizde Bay Jeon, hadi!"
Durdu ve bana baktı.
"Kim, senin yanında yaşlı moruklar gibi hissediyorum desem ne dersin?"
"Durun... Ne?"
Gülümsedi sadece, ben ise afallamıştım. O kadar yaşlı olamazdı!
"Söylüyorum... 32 yaşındayım Kim."
Öylece kalakaldım ve yüzünü inceledim. Hiç bir delil yoktu 32 yaşında olduğuna dair. Nasıl olabilirdi! Nasıl anlayamazdım!
"Eh, bayağı yaşlıymışsınız Bay Jeon!"
Güldüm ve gülmem ile başıma ağrı girmesi bir olmuştu fakat belli etmedim yoksa oyun yarıda kesilirdi ve ben bunu hiç istemiyordum.
Jungkook hyung yeşil çayından bir yudum aldı ve soruyu kendisinin soracağını belirterek 'ben soracağım bu sefer' der gibi baktı.
"Tuzlu kahve yapıyorsun hâlâ sanırım? Fakat neden kahvelerini senin de içmediğini sorabilir miyim?"
Boğazım düğümlendi ve nasıl nefes alınacağını unuttum bir kaç saniye. Gerçekten acı yerimden vurmuştu beni fakat bunun farkında değildi. Anlatıp anlatmamak arasında git gel yaşıyordum fakat ne olacaktı ki? Belki bir daha görmeyecekti beni. Şuan bu ortamı bozmak haksızlık olurdu. Bu yüzden üstünkörü anlatacaktım.
"Öncelikle, tuzlu kahve yapmamın sebebi şu. İlk müşterilerime yaparım tuzlu kahvemi ve eğer o müşterim tekrar benim kafeme gelip, kahvemi içmek isterse ona mükemmel bir servis yapıyorum. Yani bu bir alışkanlık oldu."
Derin bir iç çektim. Kalbim acıdı.
"Yani şöyle beni her halimle seven, her şeyimle seven insanlardır müşterilerim. Hepsiyle tanışıklığım vardır. Hepsi de daimi müşterilerimdir. Zaten kafem de böyle ilginç bir konu ile ünlendi. Fakat..."
Odaklanmış beni dinlerden cümlemi devam ettirmemem kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
"Fakat?"
"Bu olayın aslında trajik bir hikayesi var hatta hastanede baygın yatarken rüyasını da görmüştüm. Uzun yıllar oldu gerçekten."
"Devam et Kim. Merak ediyorum kim var bu tuzlu kahvenin arkasında."
"Küçükken, ve hâlâ daha, kahveye alerjim vardı. Bu yüzden kahve içemezdim ve ısrarla kahve yapardım. Ailem evde olmazdı genelde, bende bu fırsattan yararlanırdım. Mutfağımıza gidip kahve yapardım ve korumalarımıza içirirdim. Annemlerin haberi olmazdı çünkü korumaları tehtit ediyordum söylememeleri için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No time to die | Tk
FanfictionKüçükken uğradığı saldırı yüzünden hatıralarını kaybeden Taehyung bir gün çocukluk arkadaşı ve aşkı olduğunu bilmeden aynı kişiye yani Jungkook'a hisler beslemeye başlar. "Sigaran olmak, o güzel dudaklarına değmek varken ben sadece sana uzaktan bakm...