Günlerinin çoğunu sade ve sıradan bir şekilde geçiren Taehyung tam buna alışmaya hazırlanırken tarihe bakma isteği üzerine bir göz attı ve gördüğü görüntü ile gözleri bir balon balığı gibi gittikçe genişliyordu. Günlerin çabuk geçmesine o kadar çok şaşırmış ve bunu beklemiyormuş gibiydi ki yüzüne bakan onun büyük bir şokta olduğunu kesinlikle anlayabilirdi.
Buluşma isteğini Jungkook ayarlamış ve Taehyung'a danışarak onaylamak istemişti. Bu buluşma cuma günü ayarlanmış ve perşembe gerçekleştirilecekti. Bu yüzden Taehyung tarif edilemez bir heyecan ve ufak bir ürperme ile bedeni sarsılıyordu.
Şuan Çarşamba akşamıydı ve kalkıp hazırlık yapmalıydı doğal olarak fakat uzun bir iş gününden henüz yeni dönmüş ve beş dakika dinlenmek için oturduğu koltuktan tekrar zıplayarak kalkmak zorunda kalmıştı. Bütün bunlara o kadar heyecanla ve istekle yaklaşıyordu ki her şeyi özenle hazırlayacak ve sanki ilk defa buluşmaya gidiyormuş gibi gidecekti, evet ilk defa hoşlandığı birisiyle buluşacaktı üstelik hoşlandığı kişi onunla bir şeyler konuşmak istiyordu. Gerçekten acaba ne konuşulacaktı???
Hoşlanmak hakkında konuşsa onu henüz tanımıyordu, iş hakkında konuşsa neden sevgililerin yaptığı gibi bir buluşma olsun istiyordu, ailesi hakkında konuşsa Taehyung'u pek ilgilendirmiyordu. Ne bu kadar önemli olabilirdi ki? Gerçekten meraklanmıştı. Acaba Jungkook'dan hoşlandığını itiraf etse fena mı olurdu? Mesela buluşsalardı ve aşk hakkında konuşup itiraf etseydi nasıl olurdu? Ama daha yeni arkadaş olmuşlardı ve her şeyin hızlı bir şekilde başlayıp bitmesini istemiyordu fakat bir yandan da sabırsızlanıyor, kendisine hakim olmakta zorlanıyordu.
Taehyung kendisiyle çelişen insanlardan bir tanesiydi sadece ve bu onun başına büyük veya küçük dertler açıyordu. Örneğin bir gün okuldan kaçıp kaçmamak konusunda düşünürken öğretmeninden izin alıp kaçmıştı bu nasıl oldu diye soruluyorsa öğretmenine okuldan kaçsam nasıl olur gibi sorular sormuş ve daha sonrasında masasına okuldan kaçtığında dair bir not bırakmış ve kaçmıştı. Evet Taehyung bazen çılgınca şeyler yapabiliyordu fakat o zamanlar henüz çocuktu ve okuldan kaçmanın nasıl bir his bırakacağı hakkında merak doluydu. Daha fazla dayanamadı ve gerçekleştirdi.
Bir şeyi yapmanın kötü olduğunu biliyorsa ve bunu yine de yapmak istiyorsa içine biraz da iyilik katarak yapmaya çalışıyordu. Vicdanı el vermiyordu çünkü bu kadar kötülüğe.
Sonunda koltukta yayılmaktan yorulmuş ve bur hışımla ayağa kalkmıştı. Demir eksikliğinden kaynaklanan sorun yüzünden ani baş dönmesi ve şiddetli baş ağrısı ile baş etmek zorunda kalmıştı bir kaç saniye.
Aklına ilk gelen arkadaşlarını arayıp fikir istemek olmuştu bu yüzden ilk birisinden başlayacak ve diğer arkadaşlarını da aramaya ekleyecekti.
Aklına giyim konusu gelince ilk Jimin'i düşündü ve telefonu açıp onu görüntülü aradı.
Bir kaç çalış sonrası bir çığlık eşliğinde telefon açıldı. Bir kaç saniye devam etti ve daha sonrasında ses kesildi.
"Ne oldu bebeğim? Beni gecenin yarısı neden aradın?"
"Hyung bebeğim derken? Noldu kafana taş mı düştü çünkü bizi genelde bok çuvalı diye çağırırsın da?"
"Taehyung ciddiyim oraya gelir pataklarım seni! Zaten çığlık seansımı henüz bitiremedim senin yüzünden!"
"Sakin ol hyung. Jungkook ile buluşmaya gidecektim o yüzden ne giysem diye aramıştım ama müsait değilsen sorun değil."
"Olur mu hiç öyle şey küçük pelikanım benim. Sadece şu Namjoon denen dünya dışı varlık bu aralar sabrımı sınıyor da onunla uğraşıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No time to die | Tk
FanfictionKüçükken uğradığı saldırı yüzünden hatıralarını kaybeden Taehyung bir gün çocukluk arkadaşı ve aşkı olduğunu bilmeden aynı kişiye yani Jungkook'a hisler beslemeye başlar. "Sigaran olmak, o güzel dudaklarına değmek varken ben sadece sana uzaktan bakm...