Gerçekten Seokjin o kadar pişman olmuştu ki söylendiğine, korkudan Jimin'e sarılıyor ve filme bakamıyordu. Filmin başlarında her şey normaldi fakat sonralara doğru başrol ve seri katil adam öyle büyük suçlar işlemişti ki gerçekten Seokjin'in kanı donmuş gibi bembeyaz olmuştu yüzü. Gerçekten bunun örneğine bizzat şahit olsaydı şüphesiz delirir, tımarhanelik olurdu.
Jimin ise hem kıs kıs gülüyor hem de arada sırada Mecnun denen herifi süzüyordu. Tutuştukları kavgada hiç dikkatini çekmemişti fakat dolgun dudaklara ve kısık, bayık gözlere sahipti. Gözlerine ona ayrı bir hava, aura veriyordu. Jimin'in delici bakışlarına maruz kalan esmer hiç oralı olmuyor ve filme odaklanmaya çalışıyordu. Jimin'i rahatsız etmekten kaçınıyordu zaten çünkü daha sonra kafasının ütülemesini gram istemiyordu. Bu yüzden sarışın hariç her yerde gezdiriyordu o bayık ve bir o kadar da keskin gözlerini.
Taehyung hemen Jungkook'un yanında ve Hoseok ise Yoongi'nin yanına geçmişti. Yoongi'nin umrunda değildi, ki olsaydı buna izin vermezdi bu yüzden umrunda olmayışına hem üzülüyor hem de seviniyordu. Nasıl bir ikileme düştüyse artık kurtulamayacak gibiydi.
Yoongi'nin yüzünde mimik oynamıyor ve her zaman ki sürat ifadesini takınıyordu. Elinde patlamış mısır değil bir mandalina vardı ve şimdiye kadar bir kilo mandelinayı mideye indirdiğini düşünüyordu Hoseok. Bu mandalinalar Taehyung'a getirilmişti çünkü bu görevi ona Jungkook vermişti fakat Taehyung yiyemeden hepsini Yoongi mideye yollamıştı. Yoongi gerçekten çoğu şeyi umursamıyor gibiydi.
Jungkook Taehyung'u zorla yanına oturtmuş ve bunun keyfini sürüyordu. Sonuçta bunun için uzun zamandır bekliyordu. Çok uzun zamandır. Aslında arkadaşlıklarını tazelemiş bulunuyorlardı. Bu yüzden içi rahattı. Küçükken sadece arkadaşı olarak görüyordu Taehyung'u fakat şuan onu koruma ve sevgi verme hissiyle başetmeye çalışıyor ve biraz olsun başarmak istiyordu. Normal bir insan değildi Jungkook.
Jungkook ünlü bir mafya lideriydi çünkü hayat bunu gerektirmişti. Annesi ve babası yanarak öldürülmüştü, erkek küçük kardeşi ise düşmanları tarafından kaçırılmış ve katledilmişti. Kimliğini belli edilmeyecek hâle getirmişlerdi kardeşini fakat yaptıkları yanlarına kâr kalmamıştı. Çoğu filmdeki seri katillerden daha çok şey yapıyordu. Bir sürü düşmanı da vardı ve bir o kadarını da katletti. Şuan ki amacı ise annesinin ve babasının yanarak ölmesine sebep olan o adamları bulup derilerini yüzüp kendilerine yedirmekti. Kalbi Taehyung sevgisi için dolup taşarken aklı tam tersini söylüyordu. Jungkook aklı ve kalbi arasında bir savaş içerisindeydi fakat ne olursa olsun bu savaşta kalbindeki Taehyung'un yeri sağlamdı. Aklı ona zarar veremezdi. Ayrıca onun da intikamını alacağına dair kendine söz vermişti.
Taehyung'un annesini de aynı kişiler öldürmüştü. Taehyung ile aslında çok küçüklükten tanışıyorlardı fakat o bunu hatırlayamıyordu. Beyni kötü olaylara karşı koruma mekanizması geliştirmişti. Annesinin olduğu günü çok iyi hatırlıyordu çünkü rüyalarında tekrar tekrar o anı yaşıyor ve sanki ilk defa yüzüne kıyafetlerine akan annesinin kanını hisseder gibi titriyor, ölecekmiş gibi hissediyordu. Beyninin geliştirdiği mekanizma travmatik olaylara karşıydı. Bu hayatında sadece ilk 15 yılı travmatize geçmişti fakat diğer yılları kullandığı ilaçlar ve aldığı seanslar sayesinde atlatabilmiştı. Asıl kötü olayları hatırlamıyordu fakat hatırlasaydı tekrar eski Taehyung olmayacak diye korkuyordu Jungkook.
Şunu unutmamalıydı Jungkook, bu hayattaki hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Ne mutluluk ne de korkularımız. Her şey bir gün açığa çıkar ve bir tokat gibi yüzümüze çarpar. Buna alışmalıyız çünkü doğrular canımızı yaksa da doğrudur yakmasa da.
Bu yüzden ne kadar endişelensede nafileydi çünkü Taehyung zaten yavaşça her seyi bir bir hatırlayacak ve hatırladığı gün büyük bir kıyamet kopacaktı. İki seçenek vardı, ki ikincisi fazla acıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No time to die | Tk
FanfictionKüçükken uğradığı saldırı yüzünden hatıralarını kaybeden Taehyung bir gün çocukluk arkadaşı ve aşkı olduğunu bilmeden aynı kişiye yani Jungkook'a hisler beslemeye başlar. "Sigaran olmak, o güzel dudaklarına değmek varken ben sadece sana uzaktan bakm...