Kalkıp bağırmak, kendimi toparlayıp hakaretler savurmak istiyordum ama nefes almayı bile unutacak kadar şoka uğramıştım. Bedenim zangır zangır titrerken gözyaşlarım yanaklarımdan yavaşça süzüldü. Kalbim öyle kuvvetli çarpıyordu ki düşüp bayılmaktan korktum.
Başımı tekrar yere yaslayıp derin nefesler aldığım sırada Estes ve yanındaki adam sabırla bekledi. "Sen," diye mırıldandım konuşacak kadar kendime geldiğimde. "Sen ne aşağılık-" fakat sözlerim aklıma kocamın gelmesiyle kesildi. "Vincent-"
"O iyi," dedi Estes'in yanındaki adam. Bu sesi de çok iyi bildiğim için ikinci bir şok dalgasıyla sarsıldım. "Tüm bu yaşananlardan habersiz."
Kekeleyerek, "T-Tao," diye mırıldandım sorarcasına. Tao'yla iletişimim kuvvetli değildi belki ama merhamet sahibi olduğunu, en azından abisinin karısına böyle bir eziyeti reva görmeyecek kadar saygısı olduğunu düşünüyordum.
Bir çift el dirseklerimi tutup güçsüz bedenimi kaldırmaya çalıştı ama adım atamayacak kadar halsizdim ve dizlerimin bağı çözülmüştü. Bu yüzden Estes'in adamlarından biri bir elini belime, diğerini dizlerimin altına alıp kaldırarak ayaklarımı yerden kesti.
"Alçaklar," diye mırıldandım arabaya götürülürken ama ne Estes ne Tao beni duymuyor gibiydi. Bu, daha yüksek sesle bağırmama neden oldu: "Utanmazlar!"
Vincent'le beraber olabilmek için kor ateşlerde yanmış, kasırgaların içinden yürümüş, ölümlerden dönmüştüm. Bu fedakârlıkları sadece ben değil, Vincent de yapmıştı. İkimiz de birbirimize sonsuz sadakat ve tutku dolu bir aşkla bağlıydık. Hal böyleyken ne hakla bana oyun oynuyorlardı? Ne hakla beni test ediyorlardı?
Estes'le aramın kötü olmasının Vincent'i etkileyebileceğinin farkında bile olmayarak, "O tahta oturman sana her şeyi yapabilme hakkını vermiyor!" diye bağırdım Estes'e. Bir yandan da beni taşıyan adam sonunda arabaya varmıştı. "Beni sınayamaz-" fakat başım aniden dönünce sözlerim dudaklarımdan dökülecek cesareti bulamadı. Beni taşıyan genç askerin yardımıyla arabaya bindim ve koltuğa sağ kolumun üstünde uzanıp tüm bu yaşananların korkunç bir kâbus olmasını diledim.
Göz yaşları ve titremeler bedenimin egemenliğini ele geçirince şu an istediğim tek şeyin Vincent'in kollarında uyumak olduğunu anladım ve özlemle gözlerimi kapattım.
*
Tao ve Estes saraya farklı bir arabayla geldikleri için onların yüzünü göremedim ki bunun için varlıklarına inanmadığım Tanrılara ne kadar şükretsem azdı. Onlardan uzak kalmak yaşadıklarımı zihin süzgecimden geçirmeme, ağzımdan çıkan sözleri dizginlemem gerektiğini anlamama olanak sağlamıştı. Evet, kral olduğu için her şeyi yapma hakkını kendinde bulan Estes'ten nefret ediyordum ama Vincent'in istikbali için söylediklerime ve yaptıklarıma dikkat etmeli, her ne olursa olsun Estes'e saygıda kusur etmemeliydim.
Araba yavaşladığında geldiğimizi anladım ve gözyaşlarım yüzünden ıslanmış yüzümü silip doğruldum. Arabanın camından ihtişamlı saray gözler önüne seriliyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve dişlerimi sıktım.
Şimdi değil, dedim içimden. Belki Vincent Kral olunca ama şimdi değil.
Arabanın kapısı açılınca beni taşıyan asker elini uzattı ama sırtımı dikleştirip ona tutunmadan indim. Ayaklarım yere değer değmez çenemi yukarı kaldırdım ve arabaları karşılamak için gelen, ne olduğu hakkında en ufak bir fikri olmadan telaş içinde bir bana bir kralına bakan Armondo'yla göz göze geldim. Başımı hafifçe sallayarak her şeyin yolunda olduğu mesajını verdim ama yüzümde her nasıl bir ifade varsa gözlerindeki korku parıltısı geçmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)
Ficção Adolescente"Savaşın ortasında doğan kaç çocuğun seçim şansı vardır ki?" İki düşman aile, iki düşman ülke: Zirakov ve Senteria. Ve şimdi, savaşın kazananı belli olmak üzere. Zirakov ülkesinin kraliçesi İrina bu savaşın kazananı olmak için büyük bir risk alarak...