BÖLÜM ÜÇ: Kanlı Oda

25.2K 2K 4.6K
                                    

Merhaba canlarım. Dün çok rahatsızdım, yorumlarınızı okuyacak durumda değildim. O yüzden bölümü bugün atmak zorunda kaldım. Bir günlük rötar için özür diliyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın!


BÖLÜM İKİ: "Kanlı Oda"


Bugün buraya gelişimin birinci haftasıydı ve ben Andre'yi kendime aşık etmek şöyle dursun, kıyısından bile geçememiştim. Kendime biraz daha zamana ihtiyacım olduğunu söylesem de burada kaldığım her gün, kurtuluşuma bir gün daha uzaklaştığım anlamına geliyordu ve içimdeki sabırsız kız bu durumdan hiç memnun değildi.

Saraydaki herkes günün ayrı saatlerinde uyandığından kahvaltımı odamda yapıyordum. Gün içinde acıkırsam ya da başka bir isteğim olursa hizmetkârlar tarafından karşılanıyordu. Tüm bu ilgi bile Estes'in sofrada söylediklerini unutmamı sağlayamazdı.

Kahvaltımı ettikten sonra benim için getirilen elbiselerden koyu yeşil olanı aldım. Uzun elbisenin göğüs kısmında hafif bir dekoltesi vardı. Eteği yere kadar uzanıyor, korseli oluşu belimi daha da ince gösteriyordu.

Aynada kendimi inceledikten sonra saçlarımı omzumda topladım ve odamdan dışarı çıktım. Ben kapıyı açar açmaz iki muhafız da dikkatle beni incelemeye başladı. Onlara hiçbir şey söylemeden yanlarından geçip gitmek üzereydim ki içlerinden biri beni dirseğimden tutup, "Affedersiniz," dedi. "Bize odanızdan çıkacağınız söylenmedi."

Tek kaşımı kaldırıp muhafıza tehditkâr bir bakış attım. "Odadan çıkmam yasak mı?"

Diğer muhafız araya girdi: "Elbette hayır ama-"

"O zaman beni rahat bırakın."

Kolumu tutan muhafız ne sert çıkışımdan ne de öfkeli bakışlarımdan etkilenmişe benzemiyordu. "Prenses-"

"Bir sorun mu var?"

Tanıdık bir ses duymamla sertçe yutkundum. Hiç duymak istemediğim bir sesti bu. Ağzım gerginlikten kururken sesin geldiği yöne baktım. İvan kaliteli kumaştan yapıldığı her hâlinden belli olan bordo bir takım giymiş, altına siyah botlarını geçirmişti. Elindeyse siyah bir ceket ve siyah bir pelerin tutuyordu. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Bana karşı böyle ılımlı davranmasına alışık olmadığım için kaşlarımı çattım.

"Prenses dışarı çıkmak istiyor," diye cevapladı muhafızlardan biri.

"Öyleyse onu neden durduruyorsunuz?"

Prensin sorusu üstüne iki muhafız bir cevap arar gibi birbirlerine baktılar, bulamadılar. Ardından kolumu kavrayan muhafız nazikçe beni serbest bıraktı. "Affedersiniz. Biz düşündük ki-"

"Yanlış düşünmüşsünüz," dedi İvan. "Dışarı çıkmak istediğinde ona eşlik edin, yeterli. Ama şimdi mola verebilirsiniz, prenses benimle geliyor."

Dudaklarım hafifçe aralanırken, "Sizinle mi geliyorum?" diye sordum. "Ama nereye?"

Elindeki siyah pelerini bana uzattı. "Küçük bir gezinti yaparız diye ummuştum. Malum, artık burada yaşıyorsunuz."

Uzattığı pelerini tereddüt ederek aldım. Onunla gitmeyi kesinlikle istemiyordum ama reddedersem çok kaba görünecekti. Üstelik Estes beni aniden esir pazarına satmak isterse buna karşı çıkacak birkaç dost edinsem fena olmazdı.

Ah, İvan'la dost olmayı umduğuma göre umutsuz vakaydım.

Saraydan çıkarken pelerini üzerime geçirdim. Bahçede ilerlerken rüzgâr saçlarımı dalgalandırıyordu. İvan'sa ellerini arkasında bağlamış, bana bakmadan ilerliyordu.

KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin