Herkese merhaba dostlarım. İplerin koptuğu bir bölümden merhaba diyelim mi? :) Umarım çok severek okursunuz. Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı lütfen unutmayın ^^
BÖLÜM YİRMİ ÜÇ: "ORTAYA ÇIKAN GERÇEKLER"
Bölüm Şarkısı: Alina Gingertail – Steel for Humans (Lazere)
Haftalar geçti ve planladığım gibi anneme ihanet ederek Zirakov'un güney bölgesinde gerçekleştirilen harekâtın başarılı olmasını sağladım. Irina gibi tecrübeli bir kadının onu doğuya yönlendirmeme nasıl inandığını bilmiyordum ve bu bilinmezlik içime nedenini anlayamadığım bir rahatsızlık hissinin çökmesine neden oluyordu. Yine de sofrada gözler benim üstümdeyken, Estes bu zaferi Vincent ve benim sayemde kazandığını söylüyorken yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.
Akşam yemeği bittiğinde ve odamıza çıktığımızda sofrada takındığım maske düştü. Vincent'le yattığımız yatakta sırtımı ona dönerek şöminede çatırdayan alevleri izledim. Yanımdaki adamın uykuya daldığını sanmıştım ama elini çıplak kolumda hissedince hafifçe irkildim. Ona bakmasam da göz ucuyla başını kaldırıp yanağıma eğildiğini ve dikkatle yüzümü incelediğini görebiliyordum.
"Benimle konuşmayacak mısın?"
"Ne konuşayım ki?" diye mırıldandım.
"Bilmem," dedi elini saçlarıma daldırırken. "Ne istersen. Yeter ki sofrada yaptığın gibi bana da yalandan gülümseme."
Derin bir nefes alıp sırtüstü dönerek gözlerine baktım. "Ne yapabilirim?" diye mırıldandım. "Gerçek duygularımı ortaya çıkarırsam kimin tarafında olduğumu sorgulayacaklar."
"Hayır," diye karşı çıktı. "Bu harekât senin sayende başarılı oldu. Annenin üzüntüsünü hissediyorsun diye bunu kimsenin unutmasına izin vermem."
Gülümsemeden edemedim ve her koşulda yanımda olan adama hayranlıkla baktım. Ellerimi yanaklarına yerleştirdikten sonra kendime çekip dudaklarına bir öpücük armağan ettim. "İyi ki varsın."
Onun da romantik birkaç şey söyleyeceğini zannediyordum ama sinir bozucu bir egoyla, "Bence de," dedi. "Ben olmasam ne yaparsın?"
Gözlerimi devirip ona hafifçe tokat attım. Elimi tutup dudaklarına bastırdı ve derin bir nefes alarak avuç içimi öptü.
*
Ertesi gün uyandığımda güneş hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde iniyordu Senteria topraklarına. Hava hâlâ soğuktu ama güneş iç ısıtıyor, insanın dört duvar arasında kalma isteğini baltalıyordu. Bu yüzden kahverengi-bej tonlarındaki elbisemi giydikten sonra kendimi boy aynasında inceledim.
"Çok güzel oldunuz, prenses," dedi Diana'nın yanında duran Amelia.
Bedenimi sıkıca saran kumaşa rağmen hareket etmeye başladım. "Elbise güzel görünüyor ama kilo almışım," diye mırıldandım. "Eskiden biraz bol olurdu, şimdi neredeyse içine sığmayacağım." Dudaklarımı mutsuzlukla büzdüm. "Sanırım yediğim yemeklere dikkat etmeliyim."
Amelia gibi dudaklarında bir tebessüm beliren Diana, "Siz böyle de çok güzelsiniz," dedi. Onu eskisi gibi görmek mutlu hissetmeme neden oluyordu. Yine de o sapığı defalarca bıçakladığı gün ruhundan bir şeylerin koptuğunu biliyordum. Evet, bakışlarında yine ışıltı vardı ama bu gözler Diana'ya ait değildi sanki.
Kollarımı uzatıp Diana'nın pelerinimi giydirmesini beklerken kapı çaldı ve içeri Lisa girdi. Selam verdikten sonra yanıma gelip, "Prenses," dedi. "Bunu adını bilmediğim hizmetçi kızlardan biri verdi. Size gelmiş, kimden geldiğini söylemedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)
Подростковая литература"Savaşın ortasında doğan kaç çocuğun seçim şansı vardır ki?" İki düşman aile, iki düşman ülke: Zirakov ve Senteria. Ve şimdi, savaşın kazananı belli olmak üzere. Zirakov ülkesinin kraliçesi İrina bu savaşın kazananı olmak için büyük bir risk alarak...