Herkese selam dostlarım. Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı lütfen unutmayın. İyi okumalar dilerim.
BÖLÜM YİRMİ BİR: "YALANLAR VE AŞK"
Bölüm Şarkısı: Myuu – Scent of Night
İçinde olduğum küvetteki su o kadar sıcaktı ki buhar tüm banyoyu kaplamış, aynanın yüzeyi buğulanmıştı. Etraf birkaç mumun titrek ışığıyla aydınlatılıyordu. Küvetin yanındaki sehpada bir bardak şarap vardı ama bu bana ait değildi.
Arkamda duran Vincent'in güçlü ellerini omuzlarımda hissettim. O kadar yorgun hissediyordum ki elleri omuzlarımı ovalarken gözlerimi kapattım.
Sıcak su en az benim kadar Vincent'i de mayıştırmış olmalıydı ki sesi uykuyla uyanıklık arasında bir yerde asılı kalırken, "Seni hiçbir şeye zorlamak istemiyorum," dedi.
Babası onu Zirakov'la ilgili şeyler anlatmam için sıkıştırmışken bile beni düşünmesi o kadar hoşuma gitti ki gülümsememi engelleyemedim.
Sırtımı göğsüne yaslayarak küvette rahat bir pozisyon aldığımda Vincent'in sesini işittim: "O gördüğüm tebessüm mü?" Hemen ardından bir soru daha sıraladı: "Ama neden?"
Gözlerimi açmadan bilmiş bir edayla dudaklarımı büzdüm. "Kocama gülümseyemez miyim?"
Dudaklarından keyif dolu bir kahkaha firar etti. "Bak sen..." Hemen ardından omuzlarımdaki dudaklarını hissettim. Öpücüğü pamuk kadar hafifti ama ben kaynar su mu daha sıcak yoksa tenime değen dudakları mı, ayırt edemedim.
Dirseğimle onu itip kendimden uzaklaştırırken, "Yavaş ol, koca oğlan," dedim olabildiğince sert ses tonumu kullanarak. "Seninle konuşmamız gereken konular var daha. Dikkatini dağıtmana izin veremem."
"Of!" Sırtını küvetin kenarına bıkkınlıkla yasladığını hissedince kıkırdadım. "Karımla banyo keyfi bile yapamıyorum."
Sevgili kocamın büyük bedenine rağmen küçük bir çocuk gibi mırıldanmasına her defasında şaşırmadan edemiyordum. Üstelik bu konulardan kaçması gereken kişi ben olmalıydım, Senteria prensi olarak onun peşime düşmesi gerekirdi.
Düşüncelerimi bölerek ve sesine ciddiyet katarak, "Tekrar söylüyorum," dedi. "Seni rahatsız edecek hiçbir işin içinde olmayacağım. Kim isterse istesin."
Sanki inanmayacakmışım gibi sözlerini defalarca ve defalarca tekrarlıyordu. Başım hâlâ göğsüne yaslıyken hafifçe yukarı baktım. Bir elimi uzatıp yanağına dokundum. "Ben kendime bir söz verdim, Vincent. Bu kanlı taht oyununda karın olarak yanında duracağıma ve seninle savaşacağıma yemin ettim. Sözümden dönmeyeceğim."
"Kitana..." Yüzünü benimkine yaklaştırdı. "Öyle şeyler söylüyorsun ki seni dövmeli miyim yoksa ayaklarına kapanıp tüm isteklerini yerine mi getirmeliyim, emin değilim."
"İkincisi tercihimdir."
Başını boynuma görüp derin bir nefes aldı. "Zirakov zırvalıklarından bahsetmekten nefret ediyorum."
Konuyu daha fazla uzatmanın anlamı yoktu. Böyle giderse hiç konuşma fırsatı bulamayacaktık. "Güneyde gizli bir geçit var, Vincent," diye anlatmaya başladım. "Ormanın biraz iç kısmında. O geçidi kullanıp askeri birliklerimizi hazırlıksız yakalayabilirsiniz."
Bunları kolaylıkla söylerim sanmıştım ama kalbim sıkışacak gibi oldu. Ivan'ın sandalyesine bağlıyken daha fazla acı çekmesin diye boğazını kestiğim Otis'in hesap soran gözleri zihnime düştü.
Kendi halkımı öldürüyor, beni yıllarca tahtın sonraki kraliçesi olarak gören insanlara ihanet ediyordum.
Ne zaman ağlamaya başladığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Vincent'in kolları bedenimi sıkıca sararken yumuşak ses tonuyla, "Ben buradayım," derken gözlerimden süzülen yaşları hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)
Roman pour Adolescents"Savaşın ortasında doğan kaç çocuğun seçim şansı vardır ki?" İki düşman aile, iki düşman ülke: Zirakov ve Senteria. Ve şimdi, savaşın kazananı belli olmak üzere. Zirakov ülkesinin kraliçesi İrina bu savaşın kazananı olmak için büyük bir risk alarak...