"Kollarımda kanlar içinde yatarken, bir insanda bu kadar kanın olduğunu ilk kez fark ediyordum. Sevdiğim kadının derin acısına şahit olmak ve hiçbir şey yapamamak korkunç bir ıstıraptı. Ölümü kucaklamak üzere olmasına rağmen bana çevirdiği buz mavisi gözlerinde hayat buldum. Dudaklarını araladı ama her ne demeyi istiyorsa sesi çıkmadı. Hemen ardından gözünden bir damla yaş şakaklarından süzüldü ve gözlerini son kez kapadı. Gözlerindeki yaşam parıltısının sönüşüyle birlikte benim hayatım da karanlığın esiri oldu."
Vincent yüksek sesle okuduğu kitabı sinirle duvara fırlatınca kendimi tutamayıp bir kahkaha attım. Son bir saati pencerenin önündeki dinlenme koltuğunda oturan Vincent'in bacakları arasında kurulmuş, göğsüne yaslanmış bir vaziyette geçirmiştim. Bir yandan da Vincent'in okuduğu kitabı gözlerimle takip ediyordum.
Gülüşüm sanki onu daha da sinirlendirmiş gibi, "Bir daha asla senin önerdiğin kitapları almayacağım," diye çıkıştı.
Gözlerimi aralarken öfkesine şaşırarak, "Ben ne yaptım ki?" diye sordum. Bir yandan da başımı göğsünden kaldırmadan yan dönüp hafifçe yukarı bakarak gözlerimizi buluşturmuştum.
"Önerdiğin tüm kitaplar kötü sonla bitiyor, Kitana. Artık beni üzmek ve sinirlendirmek için çabaladığını düşünmeye başlayacağım," dediğinde gülmemek için titreyen dudaklarıma yenik düştüm. "Bir de gülüyorsun!"
"Özür dilerim ama sonlarını nereden bilebilirim ki?"
Bir cevap bulamamış olmalıydı ki, "Hayatımda daha aptal karakterler okumamıştım," diye söylenerek konuyu değiştirdi. "Kadın savaşçı değildi ve sırf adamı görebilmek için orduya katıldı. Savaşın ne kadar yıkıcı olacağı hakkında en ufak bir fikri olmayan biri. Orduyla birlikte gitse öleceği, en iyi ihtimalle adama ayak bağı olacağı belli. Neden gidiyorsun? Hayır, kadın salak ama adam ondan da salak. Neden kadın seninle geleceğini söyleyince teşekkür ediyorsun? Kalması için ikna etsene!"
Vincent'le tamamen aynı şeyi düşünmeme rağmen onu daha fazla sinirlendirmek için, "Herkes senin gibi duygusuz değil," dedim. "Bazıları sadık aşık."
"Ben de aşığım, ben de sadığım," diye kendini savundu. "Ama seni ateşlerin içine atmıyorum."
"Demek bana verdiğin değer bu kadar," diye suratımı buruşturdum doğrulurken. "Yazıklar olsun."
Vincent omuzlarımdan tutup kendine doğru çekerek sırtımın tekrar göğsüyle buluşmasına sebep oldu. Kalkmak için gösterdiğim kısa direnişin ardından pes edip tekrar Vincent'in göğsüne başımı yasladığımda ikimiz de gülümsüyorduk. Sonunda gülüşlerimiz durdu ve sadece şöminedeki alevlerin çıtırtılarıyla bozduğu derin bir sessizlik odanın hâkimi oldu. Başımı hafifçe sola çevirip koyulaşmış gökyüzünü süsleyen yıldızları izledim. Vincent'in yumuşak parmak uçları kolumu okşarken gökyüzünden bir yıldızın süzüldüğünü görmemle irkilmem bir oldu.
Bedenimdeki bu küçük değişim Vincent'in dikkatinden kaçmadı. "Ne oldu?" diye merakla sordu.
"Bir yıldız kaydı dilek tut."
Burnunun ucunu saçlarımda hissettikten sonra boğuk sesiyle cevap verdi. "Sanırım ne dilemem gerektiğini biliyorum."
"Öyle mi, nedir o?"
"Tam şu an zamanın, dünyanın durmasını, sonsuza dek kollarımda kalmanı istiyorum."
Vincent'e kıyasla daha inançsız bir insandım ama, "Umarım sen haklısındır da Tanrılar gerçekten bizimledir, Vincent," dedim. "Zira tek bir ömür seni sevmem için yeterli değil. Benim sonsuzluğa ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)
Fiksi Remaja"Savaşın ortasında doğan kaç çocuğun seçim şansı vardır ki?" İki düşman aile, iki düşman ülke: Zirakov ve Senteria. Ve şimdi, savaşın kazananı belli olmak üzere. Zirakov ülkesinin kraliçesi İrina bu savaşın kazananı olmak için büyük bir risk alarak...