2. Kitap/ Bölüm Yirmi Altı: Tutulmamış Sözler

4.4K 364 231
                                    

Armin'in ölümü bizi savaşın resmen galibi yapmıştı. İki tarafın orduları kendi alanlarına çekilmişti ancak kendilerine öğretildiği gibi ne olursa olsun hazırda bekliyorlardı. Ortalık durulunca Lena ve Arlo'ya onları görmek istediğimi söyleyen ve çadırımıza gelmelerini rica eden bir mektup gönderdim. Tahmin ettiğim gibi bu isteğimi kırmadan geldiler ancak dikkat çekmemek, dedikoduların sürüp gitmesini engellemek için geceyi beklediler. Şimdiyse Arlo, Lena, Vincent ve ben çadırda oturmuş, sessizce çatırdayan ateşi dinliyorduk. Askerlerin normalde kutlama yapması gerekirdi ancak dışarıda derin bir matem havası vardı. Elbette bunun sebebi Armin'in değil, Estes'in ölmesiydi.

Şimdiyse dikdörtgen bir yer sofrasının iki tarafında oturmuştuk. Vincent benim sol tarafımda dururken abim abim Arlo tam karşımdaydı. Kızıl-kahve saçlarını taradığını sanmıyordum ancak şaşırtıcı derecede özenli duruyordu. Kahverengi gözleri, ağlamaktan olsa gerek, kıpkırmızıydı. Onu böyle görmek içimin ezilmesine neden oldu. O her zaman neşeli, gülümseyen, çapkın adam olmuştu ancak şimdi ruhu çekişmiş gibi durgundu.

Bakışlarımı çayını yudumlamakta olan Lena'ya çevirdim. Giydiği kırmızı elbise kırış kırış olmuştu ve bazı yerleri kirlenmişti. Koyu kahve saçlarının omuzlarından dökülmesine izin vermişti. Onu incelediğimi görünce dudaklarını hafifçe kıvırdı ancak bu tebessüm mavi gözlerine yansımamıştı.

Aniden, "Bana zorla iyi davranmak zorunda değilsiniz," deyince ikisi de şaşırarak başını kaldırdı ve gözlerini benimkilere sabitledi. "Armin'i öldürdüm, beni suçlayabilirsiniz."

Arlo gözlerini birkaç kez kırpıştırırken ne söyleyeceğini bilemiyor gibiydi. Yardım ister gibi yanında oturan Lena'ya baktı ancak kız kardeşim bakışlarına karşılık vermedi. Temkinli hareketlerle fincanını tabağa koydu ve gözlerini meydan okur bir edayla benimkilere dikti. Kartlarını oldukça açık oynuyordu.

"Armin'in ölümü canımdan can kopardı," diye itirafta bulununca ağlamamak için masanın altında duran avucumu sımsıkı sıktım. "Evet, zaman zaman kavga ettik ve ona pislik gibi davrandığım günler oldu. Ancak ne olursa olsun o benim kardeşimdir. Aynı kanı taşıyorduk biz."

Bu konuyu açtığıma çoktan pişman olmuştum. Lena ve Arlo hislerini yüreklerine gömmesinler, duygularını dile getirip rahatlasınlar istemiştim ama Lena'nın sözleri içimi ezen bir tokmak gibiydi. Dolan gözlerimi görmesinler diye başımı yana çevirdikten sonra Lena, "Ancak," diyerek sözlerini sürdürdü. "Sen de kardeşimsin, Kitana. Ne yaşamış olursak olalım bu gerçeği hiçbir şey değiştirmeyecek. Aramızda ne geçerse geçsin ölmemek için elinden geleni yapmanı dileyeceğim." Derin bir nefes aldığında yüzümü ona çevirdim ancak bu sefer Lena fincandaki çayına odaklanarak bakışlarını kaçırdı. "Savaş meydanında da yaptığın buydu işte," dedi. "Yaşamak için savaşmak. Seni suçlamıyorum çünkü ben de senin yerinde olsam aynı şeyi yapardım. Sen de kendini suçlama."

Lena sözlerini bitirdikten hemen sonra Arlo, "Lena'ya katılıyorum," dedi. "Armin'e kötülük yapmadın. Aksine, sana saldıran oydu. Senin yaptığın tek şey kendini savunmaktı. Yapman gerekeni yaptığın için kimse sana kızamaz, biz de kızamayız."

İkisinin de boynuna atlamamak için kendimi zor tuttum. Aslında şu an en çok istediğim şey onlara sarılmaktı ama bunu yapar yapmaz kuvvetli bir ağlama krizine gireceğimi biliyordum.

"Söylediklerinizin doğru olduğunu biliyorum," derken sesimin titrememesi için ne kadar uğraşsam da başarısız oldum. Ardından başımı eğip sağ avuç içine baktım. "Ancak ellerimi ne kadar yıkarsam yıkayayım kan kokusunu söküp atamıyorum."

"Kolay şeyler yaşamadın," dedi yanımda oturan Vincent. Destekleyici elini sırtımda hissettim. "Kendine biraz süre ver."

Minnettar bir ifadeyle ona baktım. Hemen ardından bir elimi karnıma götürdüm ve küçücük, güçsüz bir fasulye tanesi olan bebeğimi hissetmeye çalıştım. Komikti ama karnımdan başlayan bir sıcaklık saniyeler içinde tüm bedenime yayıldı.

KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin