BÖLÜM ON BİR: Gözyaşları

21.7K 1.5K 2.6K
                                    

Herkese iyi okumalar diliyorum dostlarım. Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın!

Bölüm Şarkısı: Barış Manço-You and I


BÖLÜM ON BİR: "GÖZYAŞLARI"


Bunun törenin bir parçası olduğunu gecenin başından beri bilmeme rağmen Vincent'in dudakları dudaklarımı örttüğünde afalladım. Dili dudaklarımın üstünde gezinirken o kadar şaşkındım ki öpüşüne karşılık verecek kadar kendimi toparlamam için birkaç saniyenin geçmesi gerekti.

Yaptığım şey her ne kadar yanlış olsa da Andre'nin öpücüklerini anımsamadan edemedim. Andre bir şeyler anlatmak ister gibi öpüyordu beni. İsyankâr, hırçın. Öpüşünde öyle bir şey vardı ki duygularını dudaklarına sığdırdığını anlamak zor olmamıştı. Fakat Vincent daha farklıydı, çok farklı. Acelesi yoktu, zamanı istediği zaman durdurabilirmiş gibi sakindi, ağırbaşlıydı. Andre azgın okyanus dalgalarıysa Vincent durgun su birikintisiydi. 

Vincent dudaklarımızı ayırdığında gözlerimi kırpıştırarak benden birkaç dadım uzaklaşıp eski yerine geçmesini, ellerimizi tekrar önümüzde birleştirmesini izledim. Rahibe kadınlardan biri tanrıça Raona'nın adını geçirerek bilmediğim bir dua mırıldanırken bakışlarımı gözlerini üzerime diken Vincent'ten ayırmadım. Ona ilk kez bu kadar uzun uzun bakmak yüreğimde garip bir gerilimin oluşmasına, ruhumun huzursuzlukla dolmasına neden oldu.

Duayla birlikte nişan törenimiz sonlandığında kalabalıktan kahkaha ve alkış sesleri yükseldi. Çalgıcılar eğlenceli bir müzik çalarken birçok genç kadın bekar prenslere bakarak dans etmek üzere piste yöneldi.

Birkaç dakika sonra kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden birçok misafir ayağa kalkıp gülüşmeye, sohbet etmeye, dansla neşelenmeye başladı. O sırada ben sevgili nişanlımın koluna girmiş kraliyet ailesi için hazırlanan özel masaya oturmuştum. Birkaç misafir ayağımıza kadar gelip Vincent'i tebrik ederken benim suratıma bile bakmamıştı.

Bu aileye, bu ülkeye karşı korkunç bir mide bulantısı hissettim. Beni saygıdeğer biri olarak görmeyeceklerdi ve bu şimdiden belli olmuştu. Eğer var olmak, insandan sayılmak istiyorsam işler kontrolden çıkana kadar beklememeli, şimdiden pençelerimi çıkarmalıydım.

Zengin aristokratlardan biri olduğunu bildiğim kel, şişman bir adam yanımıza geldi. Yüzüme bile bakmadan Vincent'e selam verdi, iyi dileklerini sundu. Tam sırıtarak uzaklaşmak üzereydi ki, "Beni tebrik etmeyecek misiniz?" diye sordum. "Yoksa sevgili prensinizin nişanlısını görmezden gelecek kadar küstah mısınız?"

Aristokrat şaşkın bakışlarla bana dönerken dizlerinin titrediğini gizleyemedi. Sadece o değil, masadaki herkes hayrete düşmüştü. Andre hariç. O bu çıkışımdan memnun olmuş gibi gizlemeye çalışmadığı sırıtışıyla bir adama bir bana bakıyordu.

Andre'nin aksine aristokrat pek eğlenir gibi değildi. "T-tebrik ederim," dedi kekeleyerek. Hemen ardından korkuyla yerine sinerek selam verdi ve koşar adımlarla uzaklaştı.

O gittikten sonra çıkışım hakkında kimse yorum yapmadı. Birkaç dakika sonra misafirler gelmeye devam etti. Tek bir farkla: bu sefer bana da selam veriyor, sundukları gülümseme eşliğinde mutluluğum için bilmediğim dualar mırıldanıyorlardı.

Sonunda tebrik faslı bittiğinde Rena ellerini çenesinin altında birbirine geçirdi. "Harika görünüyorsunuz." Ardından yanındaki nişanlısına baktı. "Öyle değil mi sevgilim?"

Andre hafif bir tebessüm sunarak Vincent'le bana baktı. "Öyle." Ardından derin bir nefes aldı, ayaklandı ve yüzündeki gülümsemeyi bozmadan yanımıza geldi. Tepemde durup bana bakarak cebinden bir kutu çıkartırken ne yapmak istediğini anlamaya çalışarak gözlerimi kıstım. Çıkardığı siyah kutunun içinde yuvarlak, minik elmasların oluşturduğu bir bileklik çıkardı. Beklentiyle bana bakınca takması için bileğimi uzattım.

KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin