BÖLÜM ON ALTI: Cadının Kehaneti

11.9K 923 1.6K
                                    

Herkese tekrardan merhaba dostlarım. Yine bol aksiyonlu, entrikalı bir bölümle geldim. Umarım çok severek okursunuz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. 

BÖLÜM ON ALTI: "CADININ KEHANETİ"

Bölüm Şarkısı: Secret Garden - Nocturne


Sadık yardımcımdan herhangi bir tepki, şaşkınlık belirtisi bekledim fakat Diana sanki bu kararımı bekliyormuş gibi soğukkanlı görünüyordu. Bakışlarından belli belirsiz bir rahatlama ifadesi gelip geçti. Olumlu sözlerine rağmen onun da kafasında cevaplanmayan soru işaretleri vardı.

Tuvalet masasının önüne oturdum. Diana saçlarımı kurularken dirseğimi masaya yasladım ve tırnağımı dudaklarımın üstünde gezdirerek düşünmeye başladım. Dün gece sadece Vincent'in canını sıkmak için Ezra'nın kuyusunu kazdığını ima etmiştim ama hiç uzak bir ihtimal değildi. Zaten kurnazlığıyla nam salan Ezra'nın cadı karısının etkisinde kalması oldukça beklendik bir ihtimaldi. Fakat emin olmadan ona karşı kılıç kuşanamazdım. Hoşuma gitsin ya da gitmesin o da tahtın güçlü bir adayıydı artık. Yine de bir şekilde şüphelerimde haklı veya haksız olduğumdan emin olmalıydım.

Sıkkınlıkla şakağımı ovuşturdum. Önceden umurumda bile olmayacak bir konu nasıl da birden hayatıma bağlanmıştı böyle?

Diana, saçlarımı balıksırtı modeliyle tek bir örgü altında toplarken, "Kendinizi çok yormayın," dedi. "Siz her şeyi hallettiniz, bunu da halledeceksiniz." Onun kadar emin olmayı çok isterdim. Diana, aynı düşünceleri paylaşmadığımızı fark etmiş olacak ki omzumun üstünden eğilip yaramaz bir gülümsemeyle bana baktı. "Geleceğinizi öğrenmek ister misiniz?"

Alay eder gibi kaşlarımı kaldırdım. "Ne saçmalıyorsun, Diana?"

Hiç gücenmeden doğruldu, örgüsüne devam etti ve bir yandan anlatmaya başladı: "Şehirde bir kadın varmış. Lisa anlattı bana da. Kadın kartları sayesinde geçmişi ve geleceği eksiksiz anlatabiliyor, geleceği yorumlayabiliyormuş. Ölülerle iletişim kurabiliyormuş."

Gözlerimi devirmek üzereydim ama o kadar hevesle anlatıyordu ki kırılmaması için kendimi son anda tuttum. "Yalan bunlar, Diana," dedim anlatmayı bitirdiğinde. "Umutsuzluğa düşen ve iyi şeyler duymaya ihtiyacı olan insanları dolandıran sahtekârlardan başka bir şey değil bu falcılar."

"Para istemiyor ki," diye karşı çıktı. Kadın sanki öz annesiymiş gibi savunmaya geçmişti. "Zaten herkesin geleceğini yorumlamazmış. Eğer baktıkları doğru çıkarsa, geçmişini doğru tahmin ederek seni etkilediyse o an bir şeyler tutuşturabilirsiniz eline ama elbette bu da isteğe bağlı. İsterseniz hiçbir şey ödemez, hayatınıza devam edersiniz."

Uzun uzun konuşmuştu ama yalnızca tek cümlesi dikkatimi çekti: "Ne demek herkesin geleceğini yorumlamazmış?" diye karşı çıktım. "Bir de kadına gidip senaryolar uydurması için yalvaracak mıyım?" Diana tekrar konuşmaya hazırlanıyordu ki gözlerimi kıstım ve nihayet yardımcımın asıl amacını anladım. "Senin beni bu falcıya götürme isteğinin nedeni ne?" diye sordum suçunu açık etmiş gibi bir edayla. "Yoksa beni bahane ederek peşime takılıp fal mı baktırmak istiyorsun?"

Şeker çalarken yakalanmış çocuğun tatlı mahcubiyetiyle gözlerime baktı. "Merak ediyorum," diye itiraf etti sonunda. "Hem siz de görünürsünüz, fena mı?"

Asıl isteğim kestirip atmaktı ama Diana bana tatlı tatlı gülümserken onun kalbini kırmak çok zordu. O, onu sadece bir hizmetkâr olarak gördüğümü zannediyordu. Öyle de görmesini sağlamalı, mesafemi korumalıydım ama benim gözümde üzmekten kaçındığım tek dostumdu.

KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin