Suna Su

221 6 3
                                    

Eylül'ün cesedi, yağmurda yatıyordu.
Gülhane Parkı'nda bıçaklamışlar.
Cesedin ağzından kan akıyordu.
Kıpkızıl sakalları, uzamıştı.

Suna su, karanlıktan korkuyordu.
Sıçramış, uykusundan uyanmıştı.
Kalbini; sımsıkı elinde tutuyordu.
Eylül'ün gözleri camlardan bakıyordu.
Kirpikleri yoktu, dökülmüştü.
Suna su, kalbinden korkuyordu.

Her sene bir eylül bıçaklanır.
Ufuktan martılar dökülüşür.
Sonbahar, istanbul'dan utanır.
Kanlı ellerini saklar, utanır.
Elleri, bir serçe gibi üşür.
Ben hayallerimden utanırım.
Suna su, parça parça uyanır.
Bulutlar, parça parça düşünür.
Her dakika, bir roman yaşanır.
Her dakika, bir yola düşülür.
Öpüşülür, öpüşülür, öpüşülür...

Ufuktan martılar dökülüşür.
Denizin gözü kanlanmıştır.
İçimdeki volkan uyanmıştır.
İstanbul külrengi yıkanmıştır.
Ben yalnızlığımı giyinirim.
Suna su hayallerini giyinir.
Ellerine, eylül bulaşır.
Kalbini, bir yerlere koyamaz.
Düşünür, düşünür, düşünür...
(Sayfa 4-5)

Meraklısına Notlar:
Suna için yazdığım şiirlerden biri, ilk defa vatan gazetesinin sanat yaprağında çıktı. Suna'yka 'imkansız' bir aşk yaşamıştık. O çok gençti, bense avare ve parasız. Kimbilir kaç şiir, kaç mektup yazdım. Bu şiirlerin okuru ne dereceye kadar etkilediğini, yıllar sonra yaşadığım bir olay gösterdi. Ankara'dayım, Sanatseverler Derdeği'nde bir söyleşi yapıyorum, bitirince dinleyiciler arasından sıyrılan bir hanım yanıma yaklaşıyor, diyor ki -şiirinizi yıllar önce tanımış, sevmiştim. Şimdi bir kızım var, adı suna su.
(Sayfa 70-71)

ATTİLÂ İLHAN - Yağmur KaçağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin