Hannelise

14 3 0
                                    

Yağmurdan çıkıp geleceksin Hannelise.
Yağmur gözlerinden çıkıp gelecek.
Bir öğle sonu Paris'te Hannelise,
Bir kahvede Grands Boulevards türküsünü çalacaklar.

Paris ve yapraklar, sararmış etrafımda.
Sein'e kanat vurup bir rüzgar geçiyor.
Gare D'orlean'da saat şimdi üç diyecek.
Yağmurdan çıkıp geleceksin Hannelise.

Gözlerine bakıp, sanki mavi diyeceğim,
Sanki çocuk diyeceğim,
Aydınlamacaklar.
Balığa çıkmış bir ihtiyar, rıhtımda;
Suya atıp söndürecek cigarasını.
Bir öğle sonu Paris'te Hannelise,
Bir kahvede Grands Boulevards türküsünü çalacaklar.

İnsan, kendisine rağmen yaşayamaz.
Kalbimiz beyaz derken; biz siyah diyemeyiz.
Diyemeyiz Hannelise.
Sen mutlaka Liechtenstein Dükkanlığı'ndan bahsedersin.
Yapraklar döker ıhlamur ağaçları, katedralin önünde.
Ben, içimde müstesna bir ateş bahçesi donatırım,
Bembeyaz.
Bembeyaz Hannelise.

Ağaçlar, çocuk gibi ellerini çırpar.
Hep uzaktan Saint Augustin Kilisesi'nin çanları.
Gare D'orlean'da saat şimdi üç diyecek.
Yağmurdan çıkıp geleceksin, Hannelise.
(Sayfa 35-36)

Meraklısına Notlar;
Bu öyle değil, Hannelise. Alliance Française'de, sıra arkadaşım bir kızdı. Liechtenstein Dükalığı diye ufacık bir ülke vardır ya, işte oralı. Temiz, tendürüst bir kızcağız. Pek beğeniyorum, boş saatlerde uzun uzun çene çalıyoruz. O sıralar Yves Montand'ın söylediği Les Grands Boulevards türküsü, yeni çıkmış, kahvelerdeki bütün otomatik pikaplarda o. Hannelise Fransızcayı güzelce öğrenmeyi, aklıbaşında bir koca bulup evlenmeyi tasarlıyor. O zamanki ben bu işe hiç yaramam, yine kopamıyoruz kolay kolay. O kadar ki zenciler birbirine benzemez romanındaki Hilde'de, Hannelise'den çok şey bulunabilir.

    İşin bir dedikodusu oldu, şiirdeki Gare D'orlean Paris'te gerçekten mevcut mudur değil midir, parmaklarına doladılar. Paris'li değilim, hele o tarihte şehri yarım yamalak biliyordum, bir öğlesonu Hannelise'yi beklerken üzerinde kocaman saat olan binayı gördüm, kız gelince neresi olduğunu sordum, Orlean Garı dedi, onun yalancısıyım. Yalnız sonradan artık devredışı bırakılmış bir gar olduğunu, çalışırken de bu adla anıldığını öğrendim. Bu da Claude'un lafı. 1963'te, üçüncü paris hayatımda, söylüyor. (n. Akıman'ca İngilizceye çevrilmiştir)
(Sayfa 76)

ATTİLÂ İLHAN - Yağmur KaçağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin