FİRUZE ATAŞ'DAN
Öylece birbirimize bakmaya devam ederken orman gözlü komutan yani Gökay bu sessizliğe son verip konuştu "dinlenme odasına geçelim orda tanışırız" dedi ve ilerlemeye başladı. Biz ise onu yavru ördeklerin annelerini takip ettiği gibi takip edip peşinden ilerledik.
Ay bu zürafa kendini ne sanıyordu yani yakışıklı çocuk maşallah Allah sahibine bağışlasındı da neydi bu patronluk taslamalar falan Allah aynı zamanda sahibine sabırda versindi çünkü zürafacık birazda egolu gibiydi. Ay neyse bana neydi ondan canım.
Zürafanın girdiği odaya sırayla girdik. İçerisi klasik bir tim dinlenme odasıydı köşedeki iskelet modeli dışında. Sahi onun orda ne işi vardı.
Geçip koltuklara oturduk. "Tanıt bakalım kendini Ataş" dedi gıcık zürafa. "Adım Firuze Ataş üsteğmenim Ankaralıyım en son ki görev yerimde Ankara'ydı sonrasında buraya tayinim çıktı" dedim. "Bu kadar mı Ataş" dedi. Başka ne diye bilirdim ki sanki kısmetse olura katılıyorum. Bekarım iddialıyım falan mı deseydim yani ne bekliyordu bu zürafa.
"Evet bu kadar komutanım sizin merak ettiğiniz şeyler varsa sorabilirsiniz" dedim gözlerinin içine bakarak. O da bana bakıyordu ama bu sözlerimden sonra kaşlarını çatarak bakışmamızı sonlandırdı. E ne oldu bu zürafaya sanki anasına babasına sövdük ya sabır.
Şükrü gergin havayı bozup "bende Şükrü, komutanım siz esmer de diyebilirsiniz tim içerisindeki lakabım esmer tanıştığıma memnun oldum komutanım" dedi. "Bende Ayaz, tanıştığıma memnun oldum komutanım" dedi diğer asker sonra yanında oturan siyah gözlü kadın asker konuştu "Deniz ılgın bende tanıştığıma memnun oldum komutanım" dedi gülümseyerek. "Bende memnun oldum" dedim gülümseyerek. Hepsi çok tatlılardı. Hepsi kendini tanıtmıştı zürafa dışında o sessiz kalmayı tercih etmişti. Neyin tripindeydi bu zürafa?
"E tanışmanız bittiyse birazda bilek gücümüz tanışsın bakalım yanlış mıyım?" dedi zürafa. Ah şuan yanlışsın demek vardı da bir yerlerim yemiyordu maalesef. "İçtima alanında toplanın geliyorum" dedi ve kalktı. Oldu paşam gıcık zürafa seni.
İçtima alanına geçtik ve zürafayı beklemeye başladık. En sonunda içtima alanına teşrif edebildi kendileri. Yanında bir asker vardı yüksek ihtimalle erdi. O askerin elinde matlar vardı. Sanırım yakın dövüş yapacaktık. "Yakın dövüş yapacağız mahfuz" dedi ve yanındaki askere dönüp matları yere sermesini istedi. Asker serdikten sonra gitti.
"Evet gelelim gruplara ikişerli gruplar halinde yapacağız Ayaz ile Şükrü, Deniz ile Alp yapacak" dedi. Ya ben ben kimin ile yapacaktım? "Komutanım ben kimin ile yapacağım" dedim. "Sen benim ile yapacaksın Ataş" dedi. Of ya ben niye bu zürafayla yapıyorum. Ona bakmayı bırakıp başka yöne baktım. "Şükrü, Ayaz matlara geçin ve komutumu bekleyin" dedi. Ben hala ona bakmıyordum. Şükrüleri izlemek için önümü döndüm ama izleyemedim çünkü önümde bir adet zürafa vardı hem de dibimdeydi. Duvar gibi mübarek. Ne ara geldi bu zürafa? ışınlanma gibi bir özelliğe sahip sanırım.
Kafamı kaldırdım ve orman gözlerine baktım. Bu gözler çok tanıdıktı ama aynı zamanda bir o kadar da yabancıydı. Kimdi bu Yüzbaşı ? Boynum kırıldı sanırım. O da bana bakıyordu. Yavaş yavaş eğildi ve kulağıma "ne o korktun mu Ataş?" dedi. Ha ben mi ondan korkacaktım yok daha neler. Bende kulağına fısıldayarak " bu tanıya nerden vardınız bilmiyorum fakat yanılıyorsunuz ben kimseden korkmam komutanım" dedim. "Öyle olsun bakalım Ataş" dedi. Bu niye bana adımla veya rütbem ile seslenmek varken soy adım ile sesleniyordu?
Orman gözlü komutan geri çekildi ve halen bana bakarak "Ayaz ve Şükrü başlayın" dedi ardından arkasını döndü. Bizde onları izlemeye başladık. Baya başa baş giderlerken Ayazın bir anlık boşluğunu fırsat bilen Şükrü onu yenmeyi başarmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/357322510-288-k378316.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHFUZ TİMİ
General FictionOnlar MAHFUZDU, onlar saklıydı, onlar bilinmezlikti, onlar ayrılmazdı. Peki ya onlar yeni bir üyeye açık mıydı ? Bizler MAHFUZUZ, bizler bilinmeyenleriz, bizler ölümün sevgilileriyiz. 🖤