11. BÖLÜM (ZOR)

5.5K 334 199
                                    

FİRUZE ATAŞTAN

Uzun yolculuğun sonunda kahvaltı salonunu gelmiştik. Araba durduğunda hep birlikte indik. Gökay arabayı kilitleyip "Alpler geldi mi" diye sordu. Sorusunun hemen ardından Alpin sesi duyuldu "ne o beni mi özledin yüzbaşım" dedi. Sesin geldiği yöne döndüğümüzde Alp, Gökay'a göz kırptı.

Gökay "ben bir çift okyanus dışında hiç bir şeyi özlemem bunu en iyi sen bilirsin" dedi Alp'i taklit edip göz kırparken. Alp ise "bilmez miyim hiç uykunda bile sayıklarken bilmemek mümkün mü yüzbaşım" dedi.

Okyanusta neydi veya kimdi? Bahsettikleri şey neydi?

Gökay neden bir tek onu özlüyordu? Önemli bir şeymiş ki uykusunda bile sayıklıyormuş

Aklımda deli sorular vardı. Ne kadar merak etmiş olsam da sessizce dinlemek ile yetinmiştim.

Oluşan kısa sessizliği bozarak "Sevgi nerede?" diye sordum. Alp boğazını temizleyip "arka tarafa gitti biri aradı uzaklaştı önemli bir görüşme sanırım" dedi bozulmuş bir şekilde. Gözlerinde hüzün alevlerini az buçuk seçebiliyordum. Sevgi zordu Alp zora tutulmuştu. Belki de tutulmak az kalırdı en ufacık bir telefon aramasına böyle olan bir insana tutulmuş kelimesi değil de bağlanmış kelimesi daha uygundu.

Birazda olsa içine su serpmek amacıyla "görev için aramışlardır" dedim. Alp tepkisiz kalmayı tercih etmişti. O sırada Sevginin bizim yanımıza geldiğini gördüm. Yanımıza geldiğinde topluca selamlaştık. Daha sonrasında kahvaltı salonundan içeriye girdik.

İçerisinin nostaljik, tarihi bir dekorasyonu vardı. Çok hoştu. Eskitme tarzı masalar ve sandalyeler vardı ve çok güzel görünüyorlardı. Ben etrafın güzelliğini incelerken. Ensemde bir nefes hissettim ve hemen ardından Gökay'ın sesini duydum. "Çok mu beğendin Ataş" dedi kulağıma fısıldarcasına.

Bu yaptığı hareket üzerine tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Ensem zayıf noktamdı huylanıyordum. Tik gibi bir şeydi.

Arkamdan çekilip yanıma geçtiğinde sorusunun cevabını beklercesine gözlerime bakıyordu. Bense kafamı sallayarak beğendiğimi onayladım. Dilim lal olmuş gibiydi konuşmak yerine beden dilimi tercih etmiştim.

Masaya oturmadan önce tekrardan kulağıma eğilip "beni en güzel şarkının melodisi gibi hoş olan sesinden mahrum bırakma Ataş" dedi. Bu sözler üzerine şaşırmıştım. Şaşkın şaşkın ona bakarken yutkundum. Gökay iç çekerek "bir insanın her halimi eşsiz bir güzelliğe sahip olur" dedi.

Bunları bana mı söylüyordu? Bir an arkamı dönüp biri var mı diye bakmak istemiştim.

Bulunduğumuz yeri ve durumu hatırlayınca düşüncelerimi rafa kaldırıp timin oturduğu masaya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Belki de her zamanki gibi yüzleşemeyeceğim şeylerden kaçmıştım.

Masanın yanına geldiğimde Sevginin yanına oturdum. Sevgi kulağıma eğilip "bir şey mi oldu yüzün bem beyaz tertip" dedi. O kadar belli oluyor muydu ki? Genzimi temizleyip "yo yok bir şey soğuktan olabilir" dedim gözlerimi kaçırarak. Sonuçta o bir istihbaratçıydı. Bir asker bile en ufacık bir yüz hareketinden her şeyi anlayabiliyorken bir MİT çalışanı hayli hayli yalan söylediğimi anlardı.

Sevgi tekrardan kulağıma eğilip "küçükken yaptığın gibi yalan söylediğinde gözlerini kaçırıyorsun üsteğmenim ele veriyorsun kendini sen benle göz teması kurmasan bile anlarım tertip" dedi. Şaşırmamıştım.

Bende ona eğilip "gıcıksın devrem" dedim. Gülerek "ne o beğenemedin mi tertip" dedi. Bende gülerek "sizi beğenmemek mümkün mü leydim" dedim. Sevgi yalandan kaşlarını çatarak "Türkçe konuş lütfen tertip" dedi. "Yine Atsız damarın tuttu" dedim gülerek önüme dönerken.

MAHFUZ TİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin