FİRUZE ATAŞ'DAN
Sabah alarmın sesiyle uyandım. Bugün timimle vedalaşmaya gidecektim çünkü tayinim çıkmıştı. Bu tayini ben istememiştim üstlerimden bir emirdi. Yeni görev yerim Şırnak Silopi'ydi. Bu durumdan mutluydum çünkü Erdem amcam da Silopi'de albay olarak görev yapıyordu ve ben onun olduğu karargaha verilmiştim.
Erdem amca babamın devresiydi. Babam şehit olunca bizimle Erdem amcalar ilgilenmişti. Eşi Hatice teyze de anneme destek olmuştu. Kızları Sevgi ise uzman istihbaratçıydı benim de en yakın arkadaşımdı hatta kız kardeşimdi. Onun da tayini Silopi'ye çıkmıştı. Acayip mutlu olmuştuk bu duruma.
Uykulu uykulu etrafa baktım ve gözlerimi ovuşturarak yatağımdan kalktım. Odamdan dışarıya çıktığım anda burnuma mis gibi kokular geldi. Annem yine döktürüyordu sanırım. Daha fazla ayakta durmadan mutfağa doğru yöneldim. Mutfağa girdiğim de annemin arkası dönük bir şekilde tezgahta kahvaltı hazırladığını gördüm.
Gidip sarıldım ve yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Annem "ay kızım öyle sessiz sessiz yaklaşılır mı? korktum" dedi. Güldüm ve "sana da günaydın Elif sultan" dedim. "Günaydın prensesim de sana pek ayamamış gibi baksana gözünün çapağı duruyor git de yüzünü yıka " dedi gülerek. "Emredersiniz Elif sultan hemen" dedim ve kızarttığı patateslerden bir kaç tane ağzıma attım.
Babamla sürekli yapardık bunu annemde her seferinde babamla bana kızardı. O anlar aklıma gelince gülümsedim. Beni bu düşüncelerden ayıran ise annemin sesi oldu.
Annem "hih sıpa aha terlik geliyor" dediği an koştum ama popoma terliğin gelmesini engelleyemedim. "Ahh anne acıttı" dedim ama acıtmamıştı tabii. "Valla keskin nişancı gibi kadınsın helal olsun sultanım" dedim gülerek. "Kız sen hala orda mısın? aha ikincisi geliyor" dediğinde hemen odama tüydüm. Kapıyı kapattığım anda kapıma bir şey çarptı annemin silahı olan terlikten son anda kurtulmuştum sanırım.
Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktığımda siyah saçlarımın bir birine girdiğini gördüm. Ben siyah saçlı, mavi gözlüydüm ve süt beyazı bir tene sahip olan 27 yaşında bir üsteğmendim.
Abimle babamın yolundan gitmeyi tercih etmiş ve asker olmuştuk. Annem ne kadar istemese de bizim kararımıza saygı duymuştu ama her göreve gittiğimizde eli kalbin de bekliyordu. O da bir yandan haklıydı babam gibi şehit olmamızdan korkuyordu ama bilmiyordu kızının o yüksek mertebeye ulaşmak istediğini.
Lavabodaki işlerimi bitirdiğimde lavabodan çıktım ve gardırobumun önüne geçip üniformamı aldım. Bu üniforma benim her şeyimdi onsuz yapamazdım. Bu vatanın koruyucuları bizdik vatan bize emanetti ve ben bu emaneti canım pahasına koruyacağıma yemin etmiştim. Benim kahraman babam da bu vatan için canını vermişti aynı şekilde bende canımı vermeye hazırdım.
Saçımı da at kuyruğu şeklinde toplamıştım. Saçımı babam şehit olduktan sonra sürekli toplu kullanmıştım çünkü sadece babam seviyor diye açık bırakırdım. O gidince bir anlamı kalmamıştı. Derin bir nefes alıp boy aynamın karşısına geçip kendime baktım. Evet hazırdım ama bir eksik vardı. Masama yöneldim ve parfümümü sıktım işte şimdi eksiksiz bir şekilde hazırdım.
Odamdan çıktım ve mutfağa yöneldim annem masayı hazırlamıştı son rötuşlarını yapıyordu. Geriye çekildi ve masaya boydan boya baktı. Eksik bir şey var mı diye bakıyordu.
"Sultanım merak etme hiç bir eksik yok her şey çok güzel gözüküyor" dedim. "öyle mi?" dedi bana dönüp. "Öyle tabii sultanım ama dur aaa bir eksik var" dedim. Hemen "ne eksik prensesim" dedi telaşla. "Kuş sütü" deyip güldüm. "sıpa seni dalga geçiyor bir de gel kız buraya" deyip elindeki oklavayla beni kovalamaya başladı. "SULTANIM KÜÇÜK BİR ŞAKAYDI SADECE AY OKLAVA MI O AAAĞĞĞHH ANNEE" diye bağırdım aynı zamanda da koşuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHFUZ TİMİ
General FictionOnlar MAHFUZDU, onlar saklıydı, onlar bilinmezlikti, onlar ayrılmazdı. Peki ya onlar yeni bir üyeye açık mıydı ? Bizler MAHFUZUZ, bizler bilinmeyenleriz, bizler ölümün sevgilileriyiz. 🖤