Elimde son bir buketle yazıhaneme giriyorum, bırakıyorum onu da her bir kelimesini ezberlediğim mektubun yanına. Gözüm duvardaki takvime ilişiyor bir an, 3 Aralık 2023.
.
.
.
.bölüm sonuna fotoğraflar bırakıyorum bazen hikayenin aklınızda daha iyi yer etmesi adına, dilerseniz bakabilirsiniz :)
.
.17 Temmuz 2022
Zehra'dan
"Zehra bu Jefri niye tırmalıyor beni ya? Ne oldu evladımıza?"
"Daha dün kısırlaștırılan hayvanı sabahtan beri mıncıklayıp ısırdığın için olabilir mi hayatım?"
"Of hiçbiriniz sevmiyorsunuz artık beni."
Hande iyiydi. emin olması zor ancak ışıl ışıl gözlerini gördükçe inanmak istediğim şeydi bu. ikimiz için de işkenceden farksız geçen günlerin ardından, Hande biraz olsun iyiydi. ben nasıldım? bilmiyordum ve bilmeyi de hiç istemiyordum, yoktu buna gücüm.
Son birkaç gündür biraz kaçıyordum ondan açıkçası. Çünkü yeni yeni kendine gelmişti ve benim ruh halimin kötü olmasından etkilenmesini istemiyordum. Üç gecedir aynı rüyayı görüp duruyordum, annemin yanıbașımda bu dünyadan göçüp gittiği gün bozuk plak gibi işliyordu kafamda.
Bu hayat neyi sevdiysem almıştı elimden. Hande'yle aramızdaki fark buydu belki de. O hayatı boyunca hiçbir şeyi sevmemişti, ben sevdiklerimi kaybetmiştim. Sonuca bakınca ikimizin de elinde kalan sıfırdı ancak onun ne kadar korkusu yoksa benim de bir o kadar içim içimi yiyiyordu ona bir şey olacak diye.
Annemi bir hastalık, kalemlerimi babam, babamı ise bir kurşun almıştı hayatımdan. Hande'yi de bir şekilde alır diyeydi korkum. Yine de eğer bunu Hande'ye yansıtırsam kendi suçu olduğunu düşünür, iyice çekilirdi kabuğuna.
Ben odamdaki çalışma masasında bilgisayarımın başına geçmiş, kafamı meşgul etmek adına kendimi tamamen işime vermiş durumdayken, Hande'de yatağımda Jefri'yle kavga ediyordu. Ancak birkaç gündür ondan uzak durmamdan rahatsız olmuş olacak ki her firsatta çocuk gibi laf atıp duruyordu.
Koltuğumu ona doğru çevirip gözlüklerimin üzerinden "ciddi misin?" dercesine bir bakış attım.
"Hiç bakma bana öyle. Niye ağzını bıçak açmıyor senin?"
sinirliydi sesi ve inanın bana 3 yaşında dediğim bu kadın sinirlenince bambaşka bir insana dönüşüyordu. benim bile hafiften tırsmama sebep oluyordu bazen. eğer "bir şey yok" dersem sinirlenirdi, oturup anlatmaya da halim yoktu. bir iç çekip sıkıntıyla döndüm tekrardan önüme, yazmaya devam ettim.
Zorla toparladığım odağım koltuğumu hafifçe çevirip başıma dikilen Hande'yle dağıldı. "Ne oldu?" demeye kalmadan bacaklarını iki yanıma atarak geniş koltukta kucağıma yerleşip, başını boynuma koymuştu bile. Tekrardan önüme dönüp kollarımı iki yanından geçirerek yazmaya devam ettim, yavaşça belimi okşayan ellerine karşılık bir öpücük kondurdum yanağına. Bir süre bu şekilde durduktan sonra gayet yumuşak bir ses tonuyla konuştu.
"Zehra neyin var güzelim?"
"Bir şeyim yok."
bu konu hakkında konuşmak çok zorluyordu beni. sanki tekrar tekrar o küçük çocuğa dönüşüyor, dünyam başıma yıkılıyordu. nazik bir şekilde onu cevaplamakla yetindim ancak pes etmemeye niyetliydi Hande.
Ağırlığını iyice üzerime vermiş, belimdeki ellerini askılı kıyafetim yüzünden açıkta kalan çillerime getirmişti bu sefer. Her ne kadar tüm odağımı yazıya vermeye çalışsam da sıkılașan nefeslerimi farkedince yarım ağız bir gülümsemenin ardından ıslak dudaklarını boynumda gezdirmeye başladı Hande.