"Babalarını öldüren çocuklar bilirler nerelerinden veda ettiklerini. Belki de bu yüzdendir, aşık olurken kanatları hep kırıktır."
.
.
.
.3 Ağustos 2022
İlahi Bakış
"Az kaldı bebeğim sarıyorum şimdi."
Hastanede tedbir amaçlı 2 gün kaldıktan sonra taburcu edilmişti Hande. Kimseyi daha fazla yormak istemediğinden herkesi reddedip tek başına evine gelmiş olsa da, sabah elinde bir dolu ilaçla kapısında biten Zehra'yla uyanmıştı güne.
Güzel bir kahvaltının ardından Hande büyük bir tuval üzerinde Zehra'ya bir şeyler öğretmeye çalışmıştı. Bayılıyordu onunla vakit geçirmeye, her tepkisini, her halini ezbere biliyordu. Hande ikisinin de her yerini boyaya buladıktan sonra, Zehra'nın itirazlarına rağmen, beraber akşam yemeği hazırlamışlar ve günü sonlandırmak üzerelerdi.
İki gündür koluna pansumanı kendi yapmaya çalışsa da pek beceremediği için, onun yerine Zehra sarıyordu kolunu şimdi. İşini bitirtikten sonra yanağına kondurulan öpücükle burukça gülümsedi Hande. Hak etmiyordu bu kadını, hem de hiç. İçinde duyduğu minnetle eşyaları toparlamak için arkasını dönmek üzere olan Zehra'nın yüzünü eliyle tutup kendine çevirerek uzunca öptü dudaklarını. Bırakmak istemeyerek kollarını beline sarıp Zehra'yı üzerine çekince kısa bir süre sonra ondan ayrıldı Zehra.
"Zorlama bu kadar kolunu bak daha yeni sardık zarar vereceksin dikişlerine."
Hande dudaklarını büzüp omuz silkince hafifçe bacağına vurdu Zehra. Günlerinin yarısını Hande'nin bu halleriyle geçirmeye alışık olduğundan işine geri döndü ve etrafı toparladı. Hande'de Zehra'ya hak verdiğinden, vazgeçerek yarına teslim etmesi gereken çizimlerini bitirmek üzere çalışma masasına geçti.
Tabletini ayarlayıp sağ eline siyah çizim eldivenini geçirmiş, çizimine devam ederken önüne konulan bir kupa kahveyle başını kaldırdı hafifçe. Gülen yüzüyle tabletine bakan Zehra'yı görünce o da gülümsedi istemsizce. Ne zaman resim çizse, ya da ona bir şeyler anlatsa meraklı bir çocuk gibi pür dikkat ona odaklanıyordu hep.
"Teşekkür ederim güzelim."
Zehra kollarını arkasından onun boynuna dolayıp uzun bir öpücük kondurdu gamzelerine.
"Ben uyuyacağım, bir şey olursa uyandırırsın. Kolay gelsin aşkım."
onu onayladıktan sonra çizimine geri döndü Hande, çalıştığı dergi için Galata'nın sokaklarını resmediyordu. Zehra'yla doluydu onun için bu sokaklar, çizerken bir taraftan da anıları canlanıyordu gözünde.
Köşe başında midye satan bir çocuktan tüm tepsiyi alıp midye yeme yarışı yapmış, gecenin bir körü bile olsa canlılığını hiç kaybetmeyen İstiklal'de 15-20 kişiyle beraber horon tepmiş, evsizlerle sohbet edip şaraplarına eşlik etmiş, hatta el ele sokaklar boyu koşturup aynasızlardan bile kaçmışlardı. Nasıl unuturdu ki insan?
Saatlerin geçtiğini fark etmeden çizmeye devam etti Hande. Edecekti de, ancak sabahtan beri Zehra'ya farkettirmese de onu terk etmeyen baş ve kas ağrılarının git gide daha da şiddetlendiğini hissetmeye başlamasıyla duraksadı. Çok sürmedi kriz geçireceğini anlaması. Biraz kendine gelebilmek için yerinden kalkıp banyoda yüzüne soğuk su çarptı, bana mısın demeyecekti ne yapsa da. Lanet etti bardaki gece her şeyi yerle bir etmesine, geri dönüşü olmayan bir yoldu onun için.
Ağrılarının artmasıyla banyo dolabını açtı Hande, Zehra'nın görmemesi için arkalarda sakladığı cam ilaç şişesini eline aldı. Bacakları iyiden iyiye kasılmaya başlayınca yere oturup sırtını duvara verdi. Elindeki şişeyle bakışıyordu dolu gözleriyle. Direnecekti bu sefer, acıdan sürünene kadar almayacaktı bu zıkkımı.