Bölüm-1

164 13 12
                                    

                                       

                               ***
                 Her enkazın içinde
            İnsanlığın geçmişi yatar...

Yıkık dökük bir ev ve içinde korku ile yaşayan insanlar. Neyin ne zaman olacağını... Ne zaman savaşın çıkacağını bilemeyen insanlar...

Korku en çokta insanı bu yipratirdi. Korku insanı felakete sürükler ölüme götürdü. Şüphesiz en büyük etken ölümün bir nefes kadar yanında olmasıydı.

Bu korkularla yaşamıştı Farah. Yıllardır ülkelerinde yaşanan vahşeti kendi gözleri ile görmüştü. Ölen gencecik anneler, kızlar, bebekler, ve daha niceleri...

Farah daha on sekiz yaşında idi. Kendi yaşıtları on altısinda evlenip çocuk yaparaken kendisi bunun için direniyrdu. Çünkü bu ülkede yaşamak mümkün değil iken nasıl anne olabilir di ki.

Elinde küçük bezlar halinde yaptığı hamuru açıp eli ile açmaya başladı. Açtığı hamuru bazlama haline getirip tüpe koydu. Hamuru güzelce kizartmis yanındaki eğilmiş buzulmus tepsinin içine koymuştu. Evde pek bir şey olmadığı için sadece patates kaynatıp yiyorlardı. Neredeyse bir aydır böyleydi. Tabi çoğu zaman bunu bile bulamıyorlardi.

Yemeği hazır edip ayağa kalktı. Salonda battaniye in içinde üşümemek için oturan kardeşinin yanına geldi. Yere oturup bazlamadan bir parça koparıp patates koyarak kardeşine yedirdi.

" Abla annem ne zaman gelecek!" Abdül Aziz daha beş yaşında idi. Annesine düşkün bir çocuktu.

" Gelir şimdi! Hadi sen yemeğini yoksa annem çok kızar!"

Yemeğini yedikten sonra kalan bulaşığı yıkayıp dışarı çıktı. Evleri bir katlı yıkık döküktu. Burada sadece geçici bir süreliğine kalıyordu. Babası ' buraya fazla alismayin! Hazırlığı yapın gideceğiz buradan' diye kesin emir vermişti.

Burada yaşanmazdı artık. Yaşanmayacağını biliyordu. Çoğu aile gitmek için kaçak yolu tercih ediyordu. Başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalıyorlardı. Başka yolu yoktu. Nice zaman geçmişti. Yazı kışı baharı hepsini yaşamış ama doğru düzgün bir hayat yasamamislardi.

Uzaktan gelen annesini gördü. Elinde bir çuval sürüye sürüye getiriyordu. Artık her ne topladiysa agrilgindan kendisi bile tasiyamiyrdu. Annesinin yanına gelip bir ucundan kendisi diğer ucundan da annesi eve kadar getirmişti.

Yaşlı kadın içeri girer girmez pecesini açtı. Yüzü terlemiş kızarmıştı.

" Farah! Bunları al odaya git eşyaları topla!" Kendini ince soğuk kilimin üstüne attı. Yorulmuştu.

" Mama( anne) bunlar ne" göz ucuyla çuvalın içine baktı.

" Ivır zıvır! Bulabildiğim ne varsa buldum!"

Çuvalı alıp odaya girdi. İçinde pet şişe yırtık pırtık valiz vardı. Ve daha bir çok eşya...

Valizi alıp kardeşinin, annesinin ve kendisinin eşyalarını toplayıp valize koydu. Hepsini sigdirmisti valize.

İşi biter bitmez odadan çıkıp salona girdi. Kardeşi batneyiye inin altında yatıyordu. Odadan çıkıp mutfağa girdi.

" Ne zaman gideceğiz!" Annesi pencereden dışarı bakıyordu. Oda bilmiyordu ki bir bilse...

" Bilmiyorum... Hiç bir fikrim yok..." Kızına döndü.

" Az önce Verdeyi gördüm..." Derin bir nefes aldı " Kızını başlık parası ile kuma vermişler"

Savaşın İzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin