Bölüm-24

27 5 1
                                    

Pencerenin önünde cansız bir varlık gibiydi. Güneşin doğuşu başlıyordu. Ama yüreğindeki güneş açmış mıydı? Buna verecek bir cevabı yoktu.

Dün gece den beri uymayan tek kendisi değil biricik yengesi Farah da vardı. Gece boyunca yanına uğramış iyi olup olmadığını kontrol etmişti.

Üstündeki elbiseyi düzeltip pencerinin kenarına tekrar oturdu. Dün geceden beri yaptığı tek şey buydu. Oturmak!

Gözü bir an olsun kapanmamisti. Uyku ona hasret, o ise sevdiğine hasret idi.

" Noiva..." Gelen sese bile bakmadı. Kimin geldiğini biliyordu çünkü.

" Gel yenge.." kapıyı kapatıp içeri adım attı Farah. Sevdiği saydığı, kız kardeşi bildiği kız bu hâle gelmişti. Sevdiği adam için!

Yanı başına geldi. Oda karşısındaki tarafa oturdu. Elindeki bakır tepsiyi kucağına koydu. Eliyle bir dilim ekmek koparıp yoğurdun içine bandirdi. Ekmeği alıp kıza doğru uzattı.

" Hadi ye noiva." Başını salladı, istemiyordu. Canı ne yemek nede bir su içecek kadar iyi değildi.

" Yenge.."

" Noiva." Diye sözünü kesti Farah.
" Biz yani ailem ve ben zor yemek bulurduk..." Gözleri ekmekte idi.
" Kardeşim, Abdül Aziz çok küçüktü. Ben yemek yemedigim zaman önce bana sonra kendi yerdi." Gözleri sulandı. Küçük bir çocuk şimdi toprak altında yapışiyordu. " Şimdi yanımda olsa bize ne derdi biliyor musun?" Diye bakışını kaldırıp kıza döndü. Onu acı içinde izleyen ve canı yanan kıza baktı.

" Ne derdi yenge?"

" Bizim bulamadığımız yemeği, sen red mi ediyorsun!"

O an sanki kulak uguldamsi yaşıyordu Noiva. Zaman dursun dedi kendi içinden. Yengesi bütün bunları yaşamıştı.

" Aziz, kardeşim benim namusumu kurtarırken öldü. Eğer ağabeyin bugün beni o kuyudan su içerken bulmasydi, bugün ben burada değil başka yerde olurdum." Tek nefeste, kendi hayatını dile getirdi.

Doğruya doğruydu bu, eğer Farah burada olmasaydı, Fawad onu bulmasaydi büyük ihtimalle ya başka bir adamın eline geçer ikinci üçüncü bir kadın olurdu. Yada açlıktan susuzluktan ölür girdedi.

Noiva yengsinin elindeki ekmeği alıp önce ona uzattı. " Kardeşim gibi olamam, beni de kardeşin gibi sayar bunu yer misin?" Ufak bir ekmek parçası büyük bağlar yapmıştı.

Farah'in gözünden akan bir damla yaş yanağına doğru inmişti. Ağzına attığı ekmeği acı içinde çiğnedi.

" Yenge.."

Susutu Farah. Noiva her ne diyecek ise susutu. Kızın konuşmasını bekledi.

" Sana sarila bilir miyim?"

Yüreğine hançer ibrigi çıkmaya başladı. Yarası adım adım sarılıyordu. Başını kabul edercesine salladı.

İki kadın da sarıldı. Biri yükünü hafifletmek için sarıldı. Diğeri ise kardeş acısını bastırmak için.

Geri çekilip ayrılan Farah ayağa kalktı. " Benim aşağıda işlerim var. Sen bunu ye..." Eli ile tepsiyi işaret etti. " Eğer geldiğimde bunlar bitmemiş olsun.." Noiva bekledi. Tehdit büyük yerden geliyordu.

" Çamaşırhane de bir sürü çamaşır var hepsini sana yikattirir, tek tek ütülettiririm!"

Noiva o anda gözü açıldı. Bu nasıl bir tehdit idi arkadaş. " Yapmasın!" Dedi Noiva.

Farah tek kaşını kaldırıp kıza baktı. Yapmaz mı, ah Noiva doğru cevap bu değil güzelim!

" Bittiğinde görüşelim.." arkasını dönüp odadan çıktı.

Savaşın İzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin