Bölüm-6

86 10 11
                                    


                             ***
              Zulümden kaçmak
      Yeni bir zulmün habercisimi



Hayat bir insan için çok kısa bir ömürden ibaretti. Ne yaşayıp ne yaşamadığını, bir şekilde kader gösteriyordu.

Rafa hanımağa oğluna ve yeni uyanmış kıza bakıyordu. Anlaşılan genç misafir kız kendine gelmişti.

Oğluna bakmadan kıza döndü.

" Gel bakalım, hanım kız,"

Farah adama bakmadan adamın yanından geçip gitti. Adam ise giden kadının arkasınadan baktı.

Yaşlı kadın önde Farah arkasında üst kata çıkmıştı. Yaşlı kadının açmış olduğu kapıdan içeri girmişti.

Göz ucuyla odaya bakan kız, etrafı taradı. Bu oda fazla büyük değildi. Eski kültür olan halı, iki karışıkli tekli koltuk, ve arkasında duran bir tane küçük pencere.

" Geç otur!"

Kız bir tarafa bir kadın oturmuştu.

Rafa hanimaga kadına baktı. Ellerini kucağınada mahçup bir edayla bakıyordu.

" Anlat bakalım, kimsin nesin? Necisin?" Tek tek soruları soruyordu.

Farah kafasını kaldırıp kadına baktı. Şuan güçlü ve cesaretli olması gerekti. Annesi gibi merhametli babası gibi de güçlü.

" Ben," diyerek yutkundu. Boğazında hâlâ bir acı vardı.

" Ben, Afganliyim! Ben ve benim ailem evimizden kaçarken silahlı askerlerin saldırısına uğradık!" Kendini açıklıyordu fakat acısını da tekrar hissediyordu. Özellikle kardeşi ile olan anısı.

" Annem ve babam öldüler, ben ve kardeşim kalmıştık geriye." Sesi bir anda boguklasti.

Kardeşinin onu namusunu kurtarırken ölmesi, başından akan kanı görmesi ile dünyadan an itibariyle soyutlanmisti.

O an çaresizlik yakasına yapışmıştı. Kardeşini üç gün boyunca kucağında güvenli bir yere götürmek için taşımıştı. En zoru ise onu gomerken, o soğuk olan toprağa minik bedeni kendi elleriyle toprağa gomesydi.

" Peki kardeşine ne oldu?" Rafa hanım kıza baktı. Duygu seline girdiği belliydi. Demek oluyordu ki bu kız çok kötü şeyler yaşamıştı.

" Ben kamyoneten inmiştim, anne ve babam zaten ölmüştü. O sırada ise bir asker beni yere yatırdı. Ve bana..."

Nefes alması o kadar imkansız hâle gelmişti ki, nefes denen okjisenin alması bile mucizeydi Farah için. Kardeşi Abdul Aziz'in onun için ölmesini ömüru boyunca unutmaycati.

" Bana taciz etmeye kalktı." Göz yaşları arasında anlatıyordu bunu,
" Kardeşim daha henüz beş yaşındaydı. Beni kurtarmak için kendinden büyük olan silahı adamın bacağına sıktı. Ben daha ne olduğunu anlamadan," yeniden nefes almaya çalıştı. Bu anlattığını bir daha nasıl anlatır, nasıl hisseder inanki oda bilmiyordu.

" O adam tarafından acımasızca başından vuruldu. Bende adamı vurdum!" Sona doğru sesi sertleşti.

Farah bugüne kadar kimseyi incitmemisti. Kimsenin canını dâhi yakamaz iken bu dünyada ki insanlar o kadar acımasızdi ki, savaş çıkarıp insanları öldürüyor, yerinden yurdundan ediyordu.

Daha anne karnında ki bebek bile bu savaşa maruz kalıyordu. Kimisi ise doğar doğmaz anne ve babasını kaybediyor, daha minicik hâli ile savaşıyordu.

Savaşın İzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin