Jisung'tan
Ailemin evine giderken bir yandan da kulağımdaki müziği dinliyor ve mırıldanıyordum. Bugün yirmi yaşına girmiştim. Altı arkadaşım -Chan Hyung, Changbin, Hyunjin, Felix, Seungmin ve Jeongin- ve annem ile babamla onların evinde kutlayacaktık. Gayet uygundu benim için.Bahçe kapısını geçtiğimde annemi görmemle yanına gittim ve arkasından sarıldım. Gülümseyerek başını çevirdi ve kollarımdan kurtulup yüz yüze gelecek şekilde sarılmamızı sağladı.
"Doğum günü çocuğu gelmiş bakıyorumda."
"Aslında gerek yoktu ama sizi kırmak istemedim. "
"Senin bu halin ne olacak? Azcık hayattan zevk al ya. Yok ona gerek yok yok buna gerek yok. Neyse bugün azarlamayacağım seni. Hadi içeri geç."
Eve girerken bağırdım. "İyi ki azarlamadın ya sağol." Anneler geri kalır mı? Tabii ki hayır. "Anneye laf söylenmez." Gülerek sitemini dinledikten sonra içeri girdim. Herkes salonda oturmuş sohbet ediyorlardı.
"Herkese merhaba."
"Hoşgeldin. Annen bahçedeydi. Bi görünseydin."
"Konuştum baba merak etme. Ayak üstü azarladı ve eve gönderdi."
Güldüklerinde annemin sesini duydum. "Haketti. Benim suçum yok. Hadi masaya geçin bakalım."
Herkes oturduğunda yemeğe başlamıştık. Bu ortamı özlemiştim. İyi gelmişti.
Kendi yemeğimi bitirdikten sonra tabağımı götürmek için mutfağa gideceğim sırada sağ tarafımda oturan annem engelledi. "Otur ben kaldırırım." İtiraz ettim tabii. "Olmaz anne. Yorulmuşsundur zaten."
"Masadan kalkılmayacak. İtiraz istemiyorum."
Kaderime razı gelip masada oturmaya ve sohbet etmeye devam ettim. Yemek bitince de annem beni salona postalamıştı. Resmen çocuk muamelesi görüyordum.
"İyi ki doğdun Jisung!"
Aniden gelen sesle irkilip sağıma baktım. Annem elinde pasta diğerleri de -büyük ihtimalle- hediyeleri tutuyordu.
Ayağa kalkıp yanlarına ilerledim. Mumları üfleyeceğim sırada annem bana -yine- engel oldu. "Dilek tut!" Göz devirdim. Ne için dileyeceksem?
Gözlerimi kapattım ve klasik olan "sevdiklerimle mutlu ve uzun yıllar" dileğini diledim. Ardından gözlerimi açtım ve mumları üfledim. Herkes alkışladı. Annem de pastayı sehpaya koydu ve bana sarıldı.
"Nice mutlu yıllara oğlum."
"Hep beraber anne."
Diğerleriyle de sarılmış ve hediyelerimi almıştım. Annem yine beni uyarmıştı. "Gerek yok deme." diye. Yine gözlerimi devirmiştim. Annemle günlük rutinimizdi işte.
En son Chan Hyung yanıma geldi ve elinde bir kutu vardı. Biraz büyüktü ve delikleri vardı.
"Doğum günümde şakalanmak istemiyorum. Başka zamana. Görmemiş gibi yapacağım söz."
Kaşları çatıldı. "Saçmalama Ji. Bu hepimizin ortak hediyesi." Aldım ve kapağını açtım. Tabii üstüme bir catboy atlamasını beklemiyordum.
Kutuyu yavaşça kenara bıraktım ve üstüme atlayıp bana sarılan catboyu dikkatlice kendimden ayırdım ve inceledim.
Tanrı şahitti ki daha önce bu kadar güzel birini görmemiştim.
Siyah saçlarının arasında duran siyah kulakları, güzel ve biçimli yüzü, kedi gözleri, yüzüyle tam orantılı olan minicik burnu... Tam bir şaheserdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güzel kedicik | minsung
Fanfiction° yazdığım ilk kurgulardan biri olduğundan yazım dili çok iyi olmayıp aynı zamanda yazım hataları da barındırmakta. ve kurguda tutarsızlık, cringe ve size mantıksız gelebilecek olaylar vb. olabilir. söylediklerimi dikkate alarak kurguya başlayın lüt...