minho's pov
kulaklarımda hissettiğim dokunuşla uyandığımda başımı kaldırarak jisung'a baktım, o ise sırıttı ve elini çekti.
"günaydın güzel kedicik."
"günaydın ji~" göğsüne başımı sürtüp tamamen kucağına çıktım ve telefonuna bakmaya çalıştım ama telefonunu kapattı ve komidine bıraktı.
"yah! neye bakıyordun ki?"
"bir şey değil güzelim, sadece yeni kalktığın için telefona bakmanı istemiyorum."
dudağımı büzüp kulaklarımı eğdim, gülerek belime sarıldı ve dikelerek bedenlerimizin birleşmesini sağladı.
"büzme dudaklarını, çok öpülesi duruyorlar."
"ama öpemezsin," kaşlarını kaldırdığında bu sefer ben güldüm. "kızgınlığıma az kaldı."
"sebep bu mu yani?"
"evet, beğenemedin mi sahip?" kuyruğumu kaldırıp boynuna sardım sıkı olmayacak şekilde. onu kışkırtmaya çalışıyordum.
"ben sahip dememen gerektiğini söylemiştim sanki?" bu doğruydu, sadece bir kere on yedi yaşımdayken söylemiştim. amacım nasıl tepki vereceğini ölçmekti ve istediğimi en iyi şekilde almıştım.
"hımm, ama ben söylemek istiyorsam?" ellerini kalçama attı ve hafifçe sıktı. "kızgınlığın haricinde sana dokunmak istemiyorum bebeğim, eğer söylersen bunu yapmak zorunda kalacağım ve güzel kalçan bundan zararlı çıkar." yüzüme yaklaşıp devam etti. "ha eğer çok söylemek istiyorsan, kızgınlıklarında söyleyebilirsin, o zaman memnuniyetle sana sahibin gibi davranabilirim."
yutkunarak gözlerimi kırpıştırdım, amacım onu sadece birazcık kışkırtmaktı.
"ımm, şey..." bahane bulmaya çalışıp kuyruğumu çektim ve kucağında geriye kaydım. "acıktım ben, hem bugün annemlere gitmeyecek miydik?" gülerek ben kucağındayken ayağa kalktı ve beni tek koluyla tutup dolabın önüne geldi. "gideceğiz güzelim, merak etme."
dolabı açtı ve önce kendine kıyafet çıkardı. "ne giymek istiyorsun?" biraz düşünüp jisung'un mavi tişörtünü aldım. "şortu kendi odamdan alırım." başını sallayıp beni bıraktı. "üstünü giyin hemen çıkalım, annem kahvaltıyı bizimle yapın dedi."
"tamam~"
onaylayıp jisung'un odasından çıktım ve kendi odama gittim, bakınarak özlem giderdikten sonra dolabımdan beyaz şort aldım, üstümü değiştirdikten sonra dış kapıya ilerledim.
jisung'u gördüğümde gülümseyip yanına ilerledim, o da gülümsedi ve yanına gittiğimde elinde tuttuğu şapkamı kulaklarıma dikkat ederek taktı.
"şimdi oldu, gidelim güzelim."
[...]
jisung kapıyı çaldığında heyecanla kıpırdandım, annem ve babamı çok özlemiştim çünkü.
ama tahmin ettiğimin aksine kapıyı abisi açtığında biraz üzülmüş olabilirdim.
"hoşgeldiniz." kuru bir sesle cevap verdiğinde bozulduğumu belli etmeyerek gülümsedim, jisung da ardından gülümsedi.
içeri girdiğimizde hevesle mutfağa gittim, annemi gördüğümde gülümsedim ve hızlıca yanına giderek sarıldım. aynı şekilde gülümsedi ve sarılışıma karşılık verdi.
"çok özledim seni~"
"ben de seni çok özledim, hoşgeldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güzel kedicik | minsung
Fanfic° yazdığım ilk kurgulardan biri olduğundan yazım dili çok iyi olmayıp aynı zamanda yazım hataları da barındırmakta. ve kurguda tutarsızlık, cringe ve size mantıksız gelebilecek olaylar vb. olabilir. söylediklerimi dikkate alarak kurguya başlayın lüt...