17.Bölüm (Siz, Biz Ve Sen)

665 81 108
                                    

    Tüm çocukluğum, Seul'ün orta halli bir semtinde, sıcak, komşuluk ve arkadaşlık kültürünün henüz ölmediği nostaljik sayılabilecek bir mahallede geçmişti.

   Yanyana bahçeler içindeki bir kaç katlı binaların arasında ve güvenli sokaklarda oynayarak büyümüştüm.

Sevimli ve epeyce sevilen bir çocuktum. Yine de her yaşın kendine göre acımasız tarafları ve zorlukları vardı.

Benim için bu; mahallenin bir kaç kaba çocuğuydu. Henüz 6-7 yaşlarındayken bile, diğer çocuklar tarafından kıskanılırdım.

   İhtiyar teyzeler, mahallenin gençleri ve tanıdık esnaflar tarafından, uslu, sempatik bir çocuk olarak ilgi görüyordum. Ve bu kendi yaşıtlarım arasından dışlanmama sebep oluyordu. Halbu ki hiç bir şey yapmıyordum bile..

  Kıskançlıklar dışlanmaya, dışlanmalar sessiz zorbalıklara ve en sonunda da gerçek zorbalıklara dönüşmüştü zamanla.

  Ve tam bunların başladığı zaman tanışmıştım Minho hyung ile.

   Yanlış hatırlamıyorsam 7-8 yaşlarındaydım mahallemize taşındıklarında.

  Benden 2 yaş büyük olmasına rağmen, yaşından çok daha büyük duran ciddi havası ve ürkütücü aurasıyla akranlarımız arasında hızla dikkat çekmişti.

   Babalarımızın yakın arkadaşlar olduğunu öğrendiğimizde kendimizi zoraki bir diyalog içinde bulmuştuk. Başlarda bundan memnun görünmüyordu hyung.

  Ailecek yapılan ev ziyaretlerinde benim ya da onun odasına kapatıldığımız zamanlar dışında pek de muhatap olmazdı benimle. Başlarda bu beni üzse de, onun herkese karşı böyle olduğunu görmüş ve kendimi bununla teselli etmiştim.

   O yaşta, benden beklenmeyecek bir olgunluk göstererek aileme bahsetmediğim küçük zorbalıkları yaşarken, bir anda tüm olaya dahil olup, beni koruması altına alana dek de devam etmiştim bu teselliye.

   Ve işte, bu da bizim kırılma noktamızdı. Minho hyung, beni, dalga geçen çocukların arasından alıp küçük bedenini, ondan daha küçük bedenim önüne siper ettiği anda, 8 yaşındaki Hyunjin hissetmişti.
Başını yasladığı bu çelimsiz sırtı son kez görmeyecekti.

  Öyle de oldu. Yıllar boyunca, ihtiyaç duyduğum her an karşı karşıya kaldım o sırtla. Yaslanmak için, saklanmak ya da soluklanmak için ne zaman ihtiyaç duysam oradaydı.

Minho hyung, benim için annemin doğurmadığı fakat asla yadırgamadığı bir ağabeydi.

Ve şimdi, karşımda daha önce hiç görmediğim sakin, düşünceli ve ciddi haliyle otururken ilk kez böylesine küçük hissediyordum yanında.

"Hyung.. Bir şey söylemeyecek misin?" diye soran Felix de benden farklı değildi.

   Onun için de bir ağabeyden farksızdı Minho hyung. Ve ikimiz de ona karşı geri dönülemez bir suçluluk hissediyorduk.

"Bir çok şey söylemek istiyorum Felix. Ama nereden başlamam gerektiğini inan bilmiyorum."

   Hyung'un sıkıntılı sesiyle iç çektim. Bizi terasa çağıralı neredeyse 3 saat oluyordu. Ve bu 3 saatte sessizce bizi dinlemişti sadece.

   Merdivenlerde söylediği şeyin anlamı tam da tahmin ettiğim gibiydi.

Kamptaki gece, Felixle her şeyi birbirimize anlatırken duymuştu bizi. Ve söylediği tek şey bu olurken, bir iplik yumağı gibi çözülmemize yetmişti.

"Hyung,ben.. Gizlemek istemedim. Ama.. Çekindim. Bundan hoşlanmayacağını düşündüm."

"Biliyorum Felix.. Tüm bunları da duydum. Sana haksızsın diyemem. Eğer en başında bilseydim buna karşı çıkardım.

Opia (HyunMin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin