Gözlerimi açtığımda beni karşılayan karanlık ve soğuk yerle hızla doğruldum. Ne ara buraya geldiğimi anlayamazken ayağa kalktım. Adım atacakken ayağım bir şeye çarptı ve büyük bir gürültüyle yere demir parçaları düştü. Karanlıktan hiçbir yeri göremezken ellerimle dokunabileceğim bir şey aradım ama boşluktaymışım gibi hiçbir şey bulamadım. Bu sefer de yere eğilip biraz önce düşürdüğüm şeylerin ne olduğunu bulmaya çalıştım. Ellerim sivri demir yığınlarına değdiğinde yerde gezdirmeye devam ettim. Kerem neredeydi ve beni nereye getirmişti?
Yoksa yine tünelde miydik? Ama tünel bu kadar karanlık olmazdı değil mi? Yoksa değil miydi.
Soğuktan ve korkudan bedenim titrerken yerde dört ayak üzerinde aranmaya başladım. Elime ilk önce kayış benzeri bir şey geçti. Ne olduğunu anlamadan çektim kendime. Kucağıma çektiğim şeye elimi bastırıp gezdirmeye devam ederken bunun bir çanta olduğunu anlamamla hızla içini açtım. Tanıdık eşyalar hissetmemle kaşlarım havalandı. Bu benim çantamdı. Bayılmadan önce cebimde olan telefonum belki de bu çantanın içindeydi.
Hızlıca çantayı kör gözlerle kontrol ettim. Kerem belki birazdan gelirdi bu yüzden acele etmek zorundaydım. Elime kalem ve notlar geçerken hızlıca taradım. En sonunda çantanın dibinde elime geçen telefonla hevesle gülümsedim. Çantayı hızla bırakıp telefonu açtım, çekiyordu. Anında Bora'yı aramak için açtığımda gördüğüm onlarca arama ve mesajlarla ilk bir saniye duraksadım. Annem, babam ve en çok da Bora aramıştı. Herhalde anne babam öylesine aramıştı ve açmayınca da endişelenip birkaç kez daha aramıştı. Bora'dan ise sayısız arama vardı, mesajlarda aileme bir şey belli etmediğini, benim meşgul olduğumu söylemişti. Onları endişelendirmemek için yapmıştı ama ona endişelenmemesini söyleyen kimse yoktu. Bu yüzden Bora'yı aradım.
Birkaç saniye içinde açılan telefondan Bora'nın deli gibi korkmuş sesini duydum. "Kaan! Kaan neredesin Allah kahretmesin! Aklım çıktı sana bir şey oldu diye. Aramadığım yer kalmadı. İyi misin? Yerini söyle!" dediğinde, karanlıktan hiçbir şey göremesem bile istemsizce etrafıma baktım. "Bora ben nerede olduğumu bilmiyorum." diye mırıldandım. Bora'nın telaşlı sesi dinmezken hızlıca sordu. "Nasıl bilmiyorsun? Etrafına bak illa tanıdık bir şey bulursun." demesiyle umutsuzca omuzlarımı çökerttim.
"Karanlıktayım, soğuk burası. Hiçbir şey göremiyorum Bora." dedim ağlayarak. Onu çok özlemiştim. Kerem gelmeden önce beni bulması gerekiyordu çünkü ben hiçbir şey göremiyordum.
"Tamam sakin ol birtanem, ağlama. Zaten sana bir şey oldu korkusuyla geceden beri gözüme uyku girmedi. Her yerde seni aradım durdum, hatta polise bile gittim ama 24 saati geçmediği için bir şey yapmadılar. Ama şimdi sesini duydum ya, iyisin, bu bana yeter." dediğinde, gözlerimi kurulayarak yerde oturmaya devam ettim. Bacaklarımı kendime çekerek tek kolumu doladım.
"Bora..."
"Sakin ol şimdi. Bana konum at Kaan. Evden çıktım şimdi." dediğinde, onu onaylayarak telefonu kapattım. İnterneti açıp konumu ona yolladım. Çok fazla şebeke çekmediği için zar zor yollamıştım. Saate gözüm takıldığında sabahın 7'si olduğunu gördüm. Daha erkendi. Ve üstünden bir gece geçmişti.
Telefonumun şarzı çok azdı o yüzden de el fenerini açamıyordum. Ama en azından Bora'ya ulaşmayı başarmıştım. Sadece biraz daha sabretmem gerekiyordu, ondan sonra çıkacaktım buradan. Tabii eğer Kerem müsaade ederse.
Aklıma düşen şeyle koluma yasladığım başımı hızla kaldırdım. Ya Kerem tüneldeki gibi karanlıkta şuan beni izliyorsa ve Bora'yı aramama bilerek izin verdiyse? Ondan tünelin intikamını almak için beni kullanıyorsa o zaman ne yapardım ben?
Aklıma düşen kötü senaryolarla dehşete düşerken elimi göğsüme bastırdım. Benim yüzümden Bora'ya bir şey olursa kendimi asla affetmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜNEL 2-Gay
Mystery / Thriller[TAMAMLANDI] Tünel kurgusunun devam kitabıdır. ilk önce o kitabı okumanız gerekir. Tünel kaldığı yerden devam ediyor... - Korku, gerilim, psikolojik ve ölüm gibi şeyler içerir!