9

677 55 35
                                    

Bedenim hareket edemezken arkamı dönmeye korktum. Gözlerim hâlâ karanlıktaki gölgeye bakarken sanki bana bakarak sırıtıyordu.

"Kaan!" sert bir ses tonuyla adımın söylenmesi üzerine irkildim. Beklemediğim için afallarken bir anda kolumdan tutulup yukarı çekildim. Kazdığım mezarın içinden çıkarıldığımda beni tutan kişi kendine çevirerek yüzünü görmemi sağladığında tuttuğum nefesimi bıraktım.

Bora'ydı.

"Bora?" diye sayıkladığımda, öfkeden daha da karanlık ve korkunç duran ifadesini görmemle duraksadım. Delirmiş gibi bakıyordu bana. Kollarımı tutan elleri sıkılaşırken beni dibine çekti hızla.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen burada?!" diye sinirle bağırdığında, irkildim. Sanki saatlerce koşmuş gibi soluk alışları hızlı ve sertti. Karanlıkta koyulaşan yeşilleri öfke doluydu. Bedenimi saran kolları can yakıcı derecede sıkıydı.

"Ben-" diye konuşacakken lafı ağzıma tıktığında yutkundum.

"Sen ne! Yine Kerem'in peşine takıldın değil mi? Hani inanmıştın gerçek olmadığına? Hadi bir daha ondan söz etmeyecektin?!" diye bağırdı. Sesimi çıkarmaya korktum çünkü dün onu kandırmıştım ve şimdi de yalanım ortaya çıkmıştı. Ama buna mecbur olduğumu göremiyordu. Ya bunun peşinden giderim ya da canıma kıyarım, üçüncü bir seçeneğim yoktu. Anlamıyordu.

"Yalan söyledim." diye fısıldadım zar zor. Yeşillerine bakmak ilk defa beni korkutuyordu. Benim için korktuğunu biliyordum, bu yüzdendi bu siniri. Başıma bir şey gelmesi ihtimali onu korkutuyordu.

"Kendi gözlerinle gerçeği görmene rağmen inkâr mı edeceksin?" diye sorduğunda omuz silktim korksam da. "İnanmıyorum Bora. Kerem o kamera kayıtlarının üzerinde oynama yapmış bir şekilde. O yüzden ben-"

"Sadece onu mu diyorum?" diye sözümü böldüğünde kaşlarımı çattım. Başka neydi ki?

"Başka bir şey olmadı." diye karşı çıktım şiddetle. Bora da benim kafamı karıştırmaya çalışıyordu. Kollarımı sıkan ellerinden kurtulmak istedim ama beni bırakmadı.

"İnanmıyorsun yani? Kendi gözlerinle görsen bile inanmıyorsun gerçeğe?" diye sinirli bir gülüş eşliğinde sorduğunda kaşlarım çatıldı. Kendimi çekmeyi bırakmazken Bora beni aniden döndürüp sırtımı göğsüne yasladığında, bir elini yüzüme getirip çenemi sıkarak başımı aşağı çevirdi.

"Bırak beni!" diye bağırdığımda elini sıktı.

"Bak şu lanet olası mezara ve gerçeği gör artık!" diye bağırdı o da benim gibi. Kaşlarım çatıldı. Neyi kastettiğini anlamazken sinirle kapattığım gözlerimi açıp mezara baktım. Biraz önce kendi ellerimle kazmıştım ve boştu, daha ne istiyordu? Neden bana inanmıyordu?

Ama hayır!

Biraz önce kendi ellerimle kazıp boş olduğuna şahitlik ettiğim mezarın içinde şimdi kemikler vardı!

Gözlerim büyürken kıpırdanmayı kestim. Ellerim ve ayaklarım buz tutmuş gibi hissediyordum. Bora, kıpırdanmayı kestiğim için ellerini üzerimden çektiğinde yere düştüm. Gözlerim bir saniye olsun mezarın içindeki kemiklerden ayrılamazken iliklerime kadar korktuğumu hissediyordum. Bu olmamalıydı! Böyle olmamalıydı!

"Hayır. Yalan bu. Ben baktım, yoktu. Kendi gözlerimle gördüm. Mezar boştu..." diye kendi kendime delirmiş gibi fısıldadım. Bora yanıma oturup biraz önceki sinirinden eser kalmamış bir biçimde sesli bir nefes verdi. Ellerim saçlarıma gidip sertçe asılırken elimi çekmeye çalıştı ama bırakmadım. Bırakamadım.

"Nasıl boştu Kaan? Görmüyor musun kemikler var."  dedi sakin bir sesle. "Saçlarını yolmayı bırak. Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Böyle yaparak benim de canımı en az kendininki kadar yakıyorsun." diye fısıldadı.

TÜNEL 2-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin