7

860 62 23
                                    

Ellerim bacaklarımı sıkı sıkıya sarmış, başım dizlerimin üzerinde öylece boşluğa bakıyordum. Saatlerdir koltuğun üzerinden kalkmamıştım ve kalkacağımı da sanmıyordum. Gözlerim akıp giden zamana inat hâlâ yorgunluk belirtisi göstermeden öylece karanlık pencereden dışarı bakarken kaç saat geçtiğini idrak edemiyordum.

"Kaan?" bir ses bomboş hisseden karanlık dünyama bir ışık huzmesi gibi doğarken, gözlerimi kapatıp yüzümü dizlerime gömdüm. Hiçbir şey görmek, duymak istemiyordum.

Bora'nın saatlerdir kaçıncı seslenişi, kaçıncı konuşmam için yalvarışıydı bilmiyordum. Konuşmak istemiyordum. Beni dumur eden o görüntülerden sonra konuşmaya mecalim kalmamıştı. Yaşamaya bile halim yokmuş gibi hissediyordum.

Elleri yavaşça saçlarımı bulurken naif bir şekilde okşadı, kıpırdamadım. Sıkıntıyla aldığı soluklar hemen birkaç santim dibimden duyulurken ilk defa Bora'yı bile görmek istemiyordum. Kerem bende o kadar kötü bir etki etmişti ki Bora'ya bile tahammülüm kalmadığını hissediyordum.

Bu his berbat ve kötü hissettiriyordu ama elimde değildi. Bütün bunların bir kâbus ya da gerçek olmasını düşünürken, deli olabilme ihtimalim hiç bu kadar gözüme girmemişti. Gerçekten de deliriyor muydum?

Eskiden olsa düşünmeden hayır derdim ama şimdi? Şimdi durup bu soruyu sorgulamama neden olacak şeyler yaşamıştım. Kendi gözlerimle gördükten sonra artık inkâr da edemiyordum.

"Yavrum yapma böyle kurbanın olayım!" Bora'nın acı çekmemden acı çeken sesi kulaklarıma dolduğunda sesimi çıkarmadım. Bana teselli versin istemiyordum çünkü hiçbir teselli beni iyi etmeyecekti bundan sonra. Hiçbir söz bana eskisi gibi hissettiremeyecekti.

Bora sanırım bana inanmamaktan dolayı pişman olmuştu. Kerem öldü demek yerine ya yaşıyorsa ve Kaan doğruyu söylüyorsa demediği için fazlasıyla pişman duruyordu. Ama şimdi bana inansa bile bir şey ifade etmeyecekti. Çünkü bu saatten sonra o bana inansa bile ben kendime inanmayacaktım. Çünkü gerçekleri gözlerimle görmüştüm ve artık inkâr etmem bir şeyi değiştirmeyecekti.

Onun haklı olması hiç bu kadar canımı yakmamıştı.

Dizlerime gömdüğüm yüzüm Bora'ya görünmediği için gözyaşlarım sessizce akarken kollarımı sıktım. Canım hiç bu kadar yanmamıştı. Keşke Kerem gerçek olsaydı da ben onun hayalinin beni kovaladığını görecek kadar delirmeseydim.

"Kaan? En azından bir cevap ver. Korkutuyorsun beni." dediğinde aldırmadım. Bende korkuyordum. Ben senden çok daha fazla korkuyordum çünkü benim korkumun bir telafisi yoktu. Deliliğin eşiğine gelmiştim ve bana yardım edecek kimse yoktu.

"Git başımdan." diye mırıldandım, sesim ağladığım için kısık ve pürüzlü çıkarken bunu fark etmesini dert etmedim. Çünkü başıma bunlar geldiğinden beri zaten sürekli ağlıyordum. Artık bu benim için rutin bir olay hâline gelmişti.

Acı çekmek...

"Ağlama lütfen... Hadi gel, ilaçlarını iç sonra da uyu biraz." dediğinde, yumuşak çıkan sesiyle burnumu çektim ağlayarak. Bana bu kadar yumuşak olmasını istemiyordum, bana acımasını istemiyordum, bana deli gözüyle bakmasıı istemiyordum. Sadece ölmek istiyordum.

Aniden başımı dizlerimden kaldırdığımda Bora afalladı. Kızaran gözlerimi hızla kurulayıp ayaklandığımda çıplak ayaklarım soğuk zeminle buluşur buluşmaz hafifçe ürperdim.

"Kaan?" Bora'nın soran gözlerine aldırmadan aceleyle yanından geçtiğimde arkamdan geldi. "Gelme." diye fısıldadım ama sesim bana bile zor ulaşmıştı. Bu kattaki banyoya vardığımda içeri girip kilitledim. Bora anında kapıya ulaşıp kolunu hızla aşağı yukarı çekerken, bir eliyle de durmaksızın kapıya vuruyordu.

TÜNEL 2-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin