ANLAM

27 6 4
                                        

Genin sonraki nesillere aktarımı görevimizin özüdür. Saldırganlık, cinsellikten ayrı bir içgüdü değil; altında bir basamaktadır. Aktarımı sağlanmış genin tutunduğu organizmanın korunması, zihnin bilinçte olmayan kısmının görevlerinin başında gelir. Buna eklenen tüm detaylar, alt küme varyasyonlarıdır.

Cinsel dürtü ve tüm bağımlılıklar bilinç yüzeyinde kontrol altına alındıkça bellek meşguliyeti azalarak hakikatin tasviri daha da netleşmektedir.

Canlılar her an orgazma giden sürece odaklanmış durumda. Her basamakta daha da fazlasını istemekte... Aksi durumda anlam düzleminde adım atmayı gerektirecek neden bulamamaktadır. Tüm dürtüler, gen aktarımı çatısı altında buluşuyor, tüm hareketlerimiz bu amacı yerine getirmeye yöneliyor. Bir sonraki haz/ödül noktasına göre eylemde bulunuyor, konumlanıyoruz.

"Eğer dünyayı kavrayışımızda kendinde şeyden, yaşama iradesinden yola çıkarsak onun en iç çekirdeğinin ve en büyük yoğunluk merkezinin üreme işi olduğunu görürüz." Hayatın Anlamı -Arthur Schoperhauer-

Acıdan kaçınma da sağlıklı bir zihin için konum ve eylemde bulunmada doğrudan etkili. İstisna olarak anti-sosyal kişilik bozukluğuna sahip bireylerde ise hastalığın ve acının derecesine göre haz alma söz konusu; konum ve eyleme dair kaçınma durumu farklılaşabiliyor. Aynı zamanda acıya karşı dayanıklılık da eylemin sürekliliğinde, farkındalığında etkili.

'Anlam, haz kadar acıya karşı duruştan da çıkarılabilir.'

Haz veren her şey dürtünün baskısı altında alınan kararların bitiş noktalarıdır. Dopamin reseptörlerini artış yönünde harekete geçirir. Her bitiş, bir sonraki noktaya doğru yeni plan, uygulama aşamasının başlangıcıdır. Davranışlarımız bu periyotlara göre şekilleniyor.

Yapılan tüm aktivitelerin kendi birimince haz dereceleri vardır. Aslına bakılırsa iyilik yapmanın bile kişinin kendi menfaatiyle doğrudan ilişkisi, haz derecesi var. Tüm iletişimler, alış-veriş esasına dayalı; cinsel birleşimde olduğu gibi.

Bilinir açıdan gelişecek olayın beklentisine göre duygulanımın başlaması sürecinde, olayın yaşanış şekliyle beklentinin uyuşma durumuna göre hormonların tetiklenmesiyle vücutta hareketlenme başlamaktadır. Tamamıyla beklenti dışı gelişen olayın türüne göre yarattığı duygulanım ise yine sinirler vasıtasıyla beyinde ilgili bölgeyi uyarıyor ve anlık modumuzu stabil durumdan dalgalanmaya doğru hareketlendiriyor.

Zihni harekete geçiren her türlü çevre faktörü farklı duygulanımlar yaratarak uzun vadede kişiliği, anlık olarak ise duygu durumumuzu şekillendiriyor. Sürekli bir çağrışım (akla gelme) söz konusu. Bir şeylerle meşgulken bile düşünceler arka planda çalışır vaziyette. Stres ve anksiyete de bir bakıma bu arka planda çalışmasını sürdüren zihnin kişide yaratacağı sonuç öngörülerinden kaynaklı. Bağımlılıklar da derecesi/şiddeti oranında arka planda yer işgal ediyor. Çoğunlukla farkında olmadığımız birbirini takip eden geçmiş yaşantılar ve geleceğe dair çıkarımlar, bilinç yüzeyinde bir noktada netlik kazanıyor. Nihayetinde seçim anı beliriyor. Bu seçimlerde de zihnin kapasitesi oranında her türlü sonuç değerlendirilmekte, ihtimaller arttıkça belleğe yapılan baskı da artmaktadır. Böyle durumlarda anlık yapılan işleme odaklanmanın artırılmasıyla (sinir sisteminin uyarılması) olabildiğince sakin bir ruh hali yakalanabilir; daha sağlıklı karar alınır.

Bir alt bilgi olarak şizofreni hastalarında bu ihtimallerin potansiyel sonuçları, olması gerektiğinden daha gerçekçi algılandığından baskı daha yüksek. Örneğin bir olayın beş ihtimalli sonucu değerlendirildiğinde her biri %20 orandayken, bu hastalarda ihtimal yüzdeleri çok daha yükseğe çıkarak totalde %100'ün üzerinde imkansız bir olay örüntüsü meydana getiriyor.

İnsandan asıl beklenen hayatın anlamsızlığına katlanmak değil koşulsuz anlamlılığını rasyonel anlamda kavrama yetisinden yoksunluğuna katlanmaktır. -İnsanın Anlam Arayışı - Viktor E. Frankl-

HAYAT MANA ANLAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin