5-Ölüm Evi

73 9 3
                                    

Eve girdiğimde birçok köpeğin daha seslerini duyuyordum. Her yerde kocaman kafesler vardı. Evin bir kısmı renkliydi. Bir tane oda vardı ki o odadan çok korkmuştum. Diğer odalardan daha büyüktü. Gerçekten büyük. Mesela kafeslerin olduğu oda da büyüktü ama bu oda onun iki katı büyüklükteydi ve içerisi simsiyah boyanmıştı. Loş bir ışık vardı içeride ve yerlerde ve duvarlarda kırmızı lekeler vardı. Ayrıca o oda çok kötü kokuyordu. Buraya gelmem hiç iyi olmamıştı sanırım. Ben karanlık odayı incelerken iri yarı adam da arkamda durmuş beni izliyordu.

"Evet yarın buradaki köpek sen olacaksın. Umarım çenen ve kıvraklığın iyidir köpek. Senin yüzünden para kaybedemem bir de."

Dediklerinden tek bir kelime bile anlamamıştım onun. Ne para kaybetmesinden bahsediyordu ki? Birden beni yakaladı ve evirip çevirip incelemeye başladı. Biraz sert tuttuğu için canımı yakmıştı ama sonra elini gevşetip fena değilsin dedi. Yine aynı dilden konuşmuyorduk. Anlamıyordum onu.
Birden o kafeslerden birinde buldum kendimi. Canım yanmıştı ve sanırım kafamı vurmuştum. Bu insanlar Ezgi gibi değildi. O zaman bunu anlamış oldum...
Kendimden geçmiştim sanırım. Kendime geldiğimde acıkmış ve susamıştım. Kafesin içine baktım fakat ne su vardı ne de mama. Öylece kafese atılmıştım. Havlamaya basladım, sinirlenmiştim. İçeriden de havlamalar hırlamalar ve bir sürü insanın sesleri geliyordu. Bağırışlar, çığlıklar ve köpeklerden çıkan garip birçok ses...
Nereye düşmüştüm ben böyle? Annemin bahsettiği o iğrenç bataklığa nasıl yuvarlanmıştım bir gün içerisinde. Oysa ki evin kapısının önünde kalsam bu yaşadıklarımın hiç birisi olmayacaktı. Ne diye onların peşinden gitmiştim ki sanki? Kendi aptallığımın cezasını çekiyordum. Buradan kaçamazdım, kafesi çok iyi kilitlemişlerdi. Yine de denedim. Kafesin içerisinde kalmak istemiyordum. Başıma geleceklerden korkuyordum. Kafesin kapısını olan tüm gücümle ileriye doğru itekleyip vuruyordum. Çıkmalıydım buradan. Kalamazdım bu küçücük yerde. Sinirleniyordum. Ezgi'yi düşündükçe daha da çok sinirlendim. Daha güçlü vurmaya başladım kafesin kapısına. Ama olmuyordu işte, açılmıyordu kapı. Bırakın açılmayı kıpırdamamıştı bile. Yorulmuştum. Bir kenara sinip beklemekten başka yapacak bir şeyim kalmamıştı...

Beklerken Ezgi'yi, babasını, annemi ve kardeşlerimi düşünüyordum. Hepsini ayrı özlemiştim. Hele ki annemi iki koca aydır görmüyordum. Ezgi'yi ise sadece bir gündür görmüyordum ama en son gördüğümdeki hali aklıma geldikçe ağlamaya başlamıştım. Onun en iyi arkadaşıydım. İyi arkadaşlar bunu yapmazdı değil mi? En ihtiyaç duyduğu zamanda ortalıktan kaybolmazlardı en iyi arkadaşlar! Ben ise ne yaptım? Evden kaçtım sanki geri gelmeyecekmişcesine arabanın peşinden koşmuştum. Sanki yetişebilecektim de... Düşündükçe dahada sinirlenmiştim kendime. Yaşadığım her şey benim suçumdu. Evden ayrılmasaydım şuan Ezgi'nin yanında uyuyor olacaktım. Şimdi ise küçük bir kafese aç ve susuz şekilde kapatılmış ölümümü bekliyordum...

Biraz sonra içeriden insanlar çıkmaya başlamıştı. Sonra kafesimin başına üşüştü hepsi. Ne diye bakıyorlardı acaba? İçlerinden bazıları yazık olacak gibi birkaç kelime söylüyor, bazıları güçsüz olup o pistte öleceğimi, bazıları da güçlü olacağımı ve oradaki köpekleri yarın mahvedeceğimi söylüyorlardı. Ne yazık ki ben hiç de öyle düşünmüyordum. Ben yarın orada pistte öleceğimi düşünen adamların tarafındaydım. Daha önce hiç kimsenin canını yakmamış kedi dahi kovalamamıştım. Oysa şimdi benden yarın oradaki köpeği mahvetmem bekleniyordu. Hiç sanmıyorum...

Akşam olmuş, insanlar gitmişti. İçeriden isminin Kadir olduğunu öğrendiğim o iri yarı adam geldi. Elinde de bir şişe vardı. Kabın birine döktü şişedeki suyu ve kafesimi açıp önüme koydu. Kafesi açtığı anda onu ısırmayı denemiştim. Sinirlenmişti ve ceza olarak yemek vermeyeceğini söylemişti. Ne oluyordu bana böyle? Adam beni beslemeye çalışıyordu ben ise ona saldırıyordum. Kendime yakıştıramamıştım bu yaptığımı. Şimdi sadece suyla doymak zorundaydım ama suda garip bir koku vardı. İlaç gibi. İçmediğimi görünce Kadir daha çok sinirlendi ve içmem için beni zorladı. Yine içmeyince bağırıp çağırdı, kafese vurdu. Sinirlenmiştim. İyice saldırganlaşmıştım. O da bunu istiyordu eminim. Çünkü yarın kuzu gibi bir köpekle işi olmazdı. Parasını kaybederdi çünkü. Bu aklıma gelince iyice delirdim. Sonra Ezgi ve annem... Kendimi tanıyamayacak kadar sinirlenmiştim. Kadir denen adam ise oradan bana bakıp gülüyordu. Keyfi yerindeydi anlaşılan. Sonra geldiği gibi geri girdi içeriye ve sabaha kadar çıkmadı.

Gece uyumam ve dinlenmem gerektiğini çünkü karşılaşacağım bir köpek olduğunu biliyordum ama uyuyamıyordum. Sakinleşmiştim sonunda fakat açlık ve susuzluk sabrımı taşırıyordu. Mecburdum artık uyumaya. Açlığı hissetmek istemiyordum. Gözlerimi kapattığım anda uyumuşum. Sabah uyandığımda kafesime vuruluyordu. Kendime geldiğimde karşımda daha önce hiç görmediğim birisi duruyordu. Önüme bir parça et attı. Bu şeyle doymamı beklemiyordu umarım. Yinede yedim. Bir yandan bana bakıyordu bir yandan da konuşuyordu. Sanırım bana birkaç bir şey anlatıyordu fakat dinlediğimi pek söyleyemeyeceğim. Biraz zaman geçti ve onu dinlemeyi düşündüm. Yüzüne baktım o da bana bakıyordu. Sanırım konuşması bitmişti.
"Dinlemedin değil mi? Pekala bak son kez anlatıyorum yine dinlemezsen yarın 'Ölüm Evi'nde ölürsün!"
Son kelimeye bastırarak söylemişti. Korkutmuştu biraz ve dinlemeye karar verdim. Ölmek istemiyordum...

"Birazdan Kadir seni alıp Ölüm Evi dediğimiz yere götürecek. Karşılaşacağın köpekle burada kapışmayacaksın. Karşılaşacağın köpeğin adı Mambo ve sekiz yaşında koca bir alman kurdu. Şimdiye kadar o piste bir çok köpek gömdü. Ama çok fazla yara aldı. Eğer orada onun yaralarına ulaşabilirsen onu yenersin. Bu kadar basit onu yenmek ama dişleri çok sivridir ve çenesi de çok güçlüdür. Dikkatli ol seni bir ısırırsa havada savuracaktır. Ayrıca onun yavaş bir köpek olması onun kendi şanssızlığı. Onun karşısında hızlı olacaksın ki onu yenebilesin. Ve dostum o köpeği orada oyun dışı edersen senin için harika olur. Güçlü olduğunu insanlara kanıtlamak zorundasın. Seni Ölüm Evi'ne götürdüklerinde sinirlendirmeye çalışacaklardır Mambo'ya daha iyi saldırman için. Çabuk sinirlenmek senin avantajın olacaktır. Çünkü daha az canın acır ve pistte daha rahat hareket edersin. Dikkatli ol ve Mambo'yu yen. Sonra bir de senin sabaha kadar acıdan viyaklamanla uğraşamayız."

Tam bu sırada içeriye Kadir girdi. Boynuma bir tasma geçirip beni çekiştirmeye başladı.
"Ölüm Evi'ne gidiyoruz. Hareket et. Yenilirsen seni yok ederim!"

Ölüm Evi dedikleri yere giderken söylediği son sözler bunlardı. Bakalım başıma neler gelecek diye düşünüyordum...

/*/ Lütfen yorum yapın yorumlarınıza ihtiyacım var olumlu olumsuz her türlü yoruma açığım. Bir de oy verirseniz hikayelere süper olur :) /*/

Sahibim ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin