7- Karşılaşma

53 5 1
                                    

/*/ Medya --> Archie (Biraz buyumus oldugu zamanlar) /*/

Zil çalmıştı. Ondan bir atak gelene kadar ben hareket etmeyecektim. Ona daha yakın olduğum için onun yaralarını incelemeye başlamıştım. Dikkatim dağılmıştı bir an için ve evet o zaman olan oldu. Bana doğru bir adım attı. Gerçekten de yavaştı evet. O her adım attığında ben geri çekiliyordum. en sonunda tel örgüye kadar gelmiştim. Onunla aramda sadece 3 adım mesafe vardı. Biraz daha yaklaşıp arayı kapattığında hırlamaya başladı. Sadece bir adım atmasına daha ihtiyacım vardı. Aklımda güzel bir fikir vardı. Hırladım ona. Amacım onu kışkırtmaktı. Havladım, hırladım. Sonunda istediğim kadar yaklaşmıştı bana. Tam bir adım daha atacağı sırada kenarda kalan boşluktan küçük olmamı şans bilerek sıyrılıp bir anda tam arkasında durdum. Neler olduğunu anlayamamıştı. Afallamıştı. En sonunda arkasını dönmeyi akıl ettiği anda bu kez ben onu çitlere sıkıştırmıştım. Kaçamazdı çünkü cüssesi benim iki katım, hareketleri ise yavaştı. Aklımdan Kadir'in sözleri geçti. onu öldürmem gerekliydi. Biliyordum ama bunu yapmayacaktım. Yinede bu oyunu kazanan ben olacaktım. Evet. Onu hareket edemeyeceği kadar sıkıştırmıştım sonunda. Bir anda onu boynundaki izden yaraladım. Amacım onu boğmak değildi. Sadece açık bir yaranın vereceği acıyı onun tekrar hissedip oyun dışı edecektim. Fakat hiç de o kadar kolay olmayacaktı. Yarası kanamaya başlamıştı evet ve canı yanıyordu. Onu gördükçe sanki yara bana aitmiş gibi canım yanıyor içim gidiyordu. Sanırım bu da benim zaafımdı. Elimden hiç bir şey gelmezdi. Onu yere yatırmam lazımdı. Bu oyunu kazanmam lazımdı. Yoksa buradan sağ kurtulsam bile geceyi atlatamazdım. Tekrar saldırdım. Tekrar ve sonra tekrar. Boynuna, sırtına ve patilerine. Amacım eski yaraları açmaktı tekrar fakat her yerinde yeni diş izleri olmuştu. Etrafı kan içindeydi. Ona zaman tanımamıştım hareket etmesi için çünkü çok hızlı davranmıştım. Ve o hiçbir şey anlamamıştı. Tüm bunlar yaklaşık beş dakika içinde olmuş ve bitmişti. Altıncı dakikanın sonuna doğru beklemeye geçmiştim. Hamle yapmasını bekliyordum fakat o sadece yere yığılmıştı. Ve bana havlıyordu. "Artık emekli olma vaktim gelmişti. Sağol dostum." Ve sonra zil çaldı. Hala ne olduğunu anlamamıştım...

Birden boynuma geçirilen tasma ile kendime geldim. Az daha Kadir'in elini parçalayacaktım. Ucuz kurtulmuştu. O zaman anladım ki aslında etrafta bir çok insan vardı ve hepsi şaşkınlık içerisinde bana bakıyordu. Kadir ise ilk kez beni seviyordu. Mutlu görünüyordu. Beni mutlu edecek olan şeyi ise yanımıza gelen ve bana sabah birkaç bilgi veren, adının Tuna olduğunu öğrendiğim genç söyledi.
"Acıkmış olmalısın. Yemeği hak ettin!"
Kadir çoktan gitmişti zaten. Paraları toplaması gerektiğini söylemişti. Çok heyecanlı görünüyordu. İçeriye gitti ve insanların arasında yok oldu. Tuna ise benim tasmamı takmış ama kayış takmamıştı yani bu da bir bakıma sınırlı da olsa özgürüm demekti. Tam çıkacakken kapıda biriyle konuşmaya başladı. İçeriden de aynı zamanda Mambo çıktı. Ona bir teşekkür borçluydum. Yanına gidecekken Tuna beni durdurdu. "Seni parçalar. Hiçbir köpek yenilgiyi sevmez" dedi. Haklıydı aslında. Hiçbir köpek yenilgiyi sevmezdi...

Tuna'nın konuşması bitince bir araç geldi ve arabaya bindik. Tuna tam yanımda oturuyor ve sürekli beni övüyordu. Olanları önde oturan iki adama anlatıyordu. İki adam da şaşırmış olmalılardı ki bana bakıp durdular sürekli. Ben ise o anın tadını çıkartıp dışarıyı izliyordum. Geldiğimiz yoldan geri dönmüştük ve iki gün önce geldiğim kasvet dolu eve gelmiştik. Arabadan indik. Tuna arkamdaydı ben ise zaferimi kutlarcasına koşturuyordum. Evin kapısına çoktan gelmiştim. Ama Tuna geride kalmış ve bir ağacın önünde donup kalmıştı. Yanına gittim. Neye baktığını anlamadım tam olarak ama sanırım orada bir kayıp ilanı vardı. Tuna o ilanı düzgünce koparıp bana baktı. Üzgün gibiydi ve ben ise hiçbir şey anlamamıştım. Eve giriyordu, hemen arkasından da ben...

İçeriye girdiğimizde salonda bulunan eski püskü koltuğa kendini birden bırakıverdi. Hey hadi ama dostum bana mama verecektin...
Yanına gittim. Ona dikkatlice baktım. Beklenmedik bir sorun çıkmış gibiydi. Elinde tuttuğu kağıda bakıp bir yandan da bana bakıyordu. Gözlerinden yaş geliyordu. Önceki seferde Ezgi'nin babasına yaptığım gibi Tuna'ya da şirinlikler yapmayı denedim. Yorgun olmama rağmen biraz olsun onu gülümsetebilmiştim. Bana bakıyor bir yandan da gülümsemeyi deniyordu. Beni yanına çağırdı. Gittim...
"Hey koca çocuk buraya gel. Bak burada ne var? Çok şanslı bir köpeksin sen dostum. Buraya geleli daha iki gün oldu. Hiçbir bilgin yokken yedi senelik tecrübesi olan koca bir köpeği yere devirdin. Tek bir çizik bile almadın. Ve şimdi buradan kurtuluyorsun... Senin için çok sevinçliyim ama kendi adıma üzgünüm. Benim planım seni ilk gördüğümde buradan kurtarmaktı ama şimdi işler değişti. Eğer bugün Mambo'ya yenilmiş olsaydın seni buradan elbette çıkaracaktım fakat kazandın. Kadir seni bana bırakmazdı. Ama dediğim gibi, işler değişti. Seni onlara vermek zorunda şimdi. Seni eski ailene tekrar kavuşturacağım dostum. Burada kavga ve savaşın, burada bu iğrenç yerde kalmanın bir anlamı yok. Hayatını mahvetmeyeceğim senin dostum. Seni buradan kurtaracağım. Anlaştık mı? Şimdi gel de seni bir güzel temizleyelim ve besleyelim."

Önce bana mama verdi. Et yedirdi bir güzel doymamı sağladı. İki günde bile çok fazla zayıflamıştım. Eski formuma geri dönmeliydim. Daha sonra güzelce temizledi beni Tuna. O beni yıkarken fark ettim. Üzerimde Mambo'nun kanı varmış. İlk başta su kırmızı renge dönmüştü. O zaman anladım halimi, insanların neden bana şaşkınca baktığını falan. Mambo'yu yenmiştim. Daha yeni yeni idrak ediyordum olanları. Su iyi gelmişti...

Bir saniye ya durun bir. Az önce Tuna beni beslemeden hemen önce ne demişti? Ailene kavuşacaksın gibi bir şeyler söylemişti değil mi? Nasıl yani? Şimdi ben Ezgi'me geri mi dönecektim? En sevdiğim kişiye mi kavuşacaktım yani? Tuna bunu yapar mıydı ki? Ne de olsa kendimi kanıtlamıştım ve onlar için iyi bir para kaynağı olurdum. Peki Kadir ne diyecekti? Tuna beni götürüp teslim etse Kadir beni geri almak için elinden geleni yapardı. Bir de daha sonra Ezgi'nin hayatı düzeliyor derken daha beter olmasın sakın? Tam bana kavuşmanın mutluluğunu yaşayacakken sonra tekrar onun ellerinden kayıp gidersem? O zaman o kızın hayatını katletmiş olmaz mıydım? Belki de gitmemek en iyisi olacaktı. Ama bu durumdan da kurtulmam gerekliydi. İşin içinden çıkamıyordum daha şimdiden. Bir yanımda mutlu yuvam, diğer yanda da dövüşler ve Tuna vardı. Kadir'i sevmiyordum ama bu Tuna denen arkadaşa kanım kaynamıştı. İyi çocuktu. Eğer o buradan gidecek olursa ben de onunla beraber giderdim. Ama eğer burada kalacaksa evime ve Ezgi'me geri dönerdim. Acaba Tuna ile kalmayı düşünürsem Ezgi'ye haksızlık mı yapmış olurdum? Onu bir dostun yapmayacağı şekilde sırtından mı vurmuş olurdum o zaman? Kafam iyice karışmıştı. Düşüncelerden sıyrılmak için silkelenip kendime geldim. Tuna'nın yanına gittim. Uyumuştu koltukta. Bende onun yanına kıvrıldım ve uyumuşum. Üç gün önce Ezgi ile nasıl uyuduysam şimdi de aynı şekilde Tuna'yla uyuyordum. Huzurlu ve düşünceli bir şekilde...

Sahibim ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin