yedinci bölüm

243 45 93
                                    

.
.
.

Bera aldığı zarfın gizliliğini bildiğinden bu durumdan kimseye bahsetmemişti. Bir zamanlar babasının yaptığı gibi bugün o da hayat kurtarmak için en başta kendinden vazgeçmişti.

Garipti. Babasının geçmişte yaptığı şeyi öğrendiği ilk an hayatın ona o kadarda acımasız davranmadığını düşünmüştü. İlk defa o zaman hastalığının dünyadaki en berbat şey olmadığını düşünmüştü.

Babası, bir nüfus planlaması ile sebepsiz yere öldürülmek istenilen insanları kurtarabilmek için elinden gelen her şeyi ve daha fazlasını yapmıştı. Üretecekleri bir ilaç ile birlikte o ilacı kullanan herkes yavaş yavaş ölecekti. Babası ilacı da formülünü de ortadan kaldırmayı başarmıştı. Şimdi ise sıra ondaydı.

Babasının ardından onun gittiği yolu takip ediyordu. Muaz Vuslat'ın kurduğu gizli ekibin ve yapılanmanın bir parçasıydı Bera da. Tıpkı İkrime dayısı gibi. Gökdeniz amcası gibi. Diğerlerinin de aynı şekilde bu ekipte olduğunu biliyordu Bera. Ama babası bütün işi o kadar gizlilikle yürütüyordu ki bugüne kadar hiç beraber oturup bu konu hakkında konuştuklarını duymamıştı.

Zarfı açtığı zaman elindeki bilgiyi teslim etmesi gereken adresi buldu. O gün gördüğü genç adamı tekrar hatırladı. DİP onlarla işbirliği yapan başka bir örgüttü. O gençte onlardan biriydi. Genel olarak DİP ile ana fikirleri uyuşmuyordu. Ama bazen ortak amaçları için yardımlaştıkları oluyordu.

O gün de böyle bir şey olmuştu ama nedense o gün ona bu zarfı veren adam, onda garip bir his doğurmuştu.

Zarfta büyük bir miktar çek vardı. Bera bu parayı alıp teslim etmesi gereken noktaya teslim edecekti. Önce Mısır'a oradan da Filistin'e geçecek ve Filistinli mücahitlere ait olan parayı verecekti.

Bu para yine Filistinli olan zengin bir adam tarafından yardım olarak verilmişti. Kendisi gidemediği için-ülkeye girişi yasaklanmış bir vatandaştı- bu emanetin yerine ulaşmasını istemişti.

Saat geceyi biraz geçerken bugün okuduğu kitabı bırakmak adına alt kata indi Bera. Kütüphane olarak kullandıkları odaya girdiğinde adımları kapının önünde durdu. İkbal Deva, babasının onlar için odaya koyduğu büyük deri koltuğun üzerinde uyuyakalmıştı.

Bera yutkundu. Kız kardeşi rahatsız bir pozisyonda üstelik de üzerinde bir şey olmadan uyumuştu. Hem üşüyecekti hem de boynu tutulacaktı muhtemelen.

Sessiz adımlarla İkbal'in yanına ulaştığında elinde gördüğü kitap ile büyük bir şaşkınlık yaşadı. Fareler ve İnsanlar.

O an aklı darmadağın, kalbi paramparçaydı. Bu kitap her zaman içinde kendini bulduğu kitaptı. Sevdi mi çok seven ama güzel sevemeyenlerin kitabı. Sevmeyi bilmeyenlerden bahseden kitap. En azından Bera böyle yorumluyordu.

Evet, herkesin düşündüğünün aksine; kendisi de içinde bu düşünceyi sakladığını bilmese dahi, Bera sevebiliyordu. Sadece herkes onu o kadar hiç kimseyi ve hiçbir şeyi sevmediğine ve sevemeyeceğine inandırmıştı ki... Bera da onlar gibi düşünmek zorunda kalmıştı.

Eli kitaba uzandığında küçük bir an titredi. Ama sonra Bera soğukkanlılıkla kitabı alıp kız kardeşinin kaldığı sayfaya bir ayraç koydu.

İkbal ayraç kullanmazdı. O genelde sayfanın üst köşesini katlardı. Bera ise onun bu huyuna gıcık olsa da bir yandan kardeşinin üşengeçliği onu gülümsetirdi. Üzücü olan yanı ise kimsenin Bera'nın bu gülümsemesini görmemiş olmasıydı.

Asillerin Düşüşü (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin